Sevgili okuyucu! Sizleri çok uzak bir diyara, var olmayan bir ülkeye yolculuk etmeye davet ediyorum. Hayalperest kimselerle daha önceleri karşılaşmışsınızdır. Fakat bütünüyle hayal ürünü bir devlet yaratan bir hayeldar (ütopist) ile daha önce tanışmış mıydınız? Cevabınız hayır ise, Thomas More’u size takdim etmeme izin verin. Var olmayan ülkeye yolculuğumuzda, rehberliği bir 15. yüzyıl düşünürü olan Thomas More yapacak.
More, 1478’de Londra’da doğar ve Oxford’da eğitim görür. Devrin tanınmış hümanistlerinden dersler alır, bu okulda Latince ve Yunancasını geliştirir. Yunanca öğrenmesinden bize ne, diyeceksiniz. Demeyin. Her ne kadar ‘‘Ütopya’’¹ kelimesi Thomas More’un kaleminden çıkmış olsa da ana fikir Antik Yunan’da oluşmuştur. (Ne demek istediğimi Platon’un Devlet’ini okumuş insanlar çoktan anladılar bile.) More, Antik Yunan eserlerini okumuş ve onlardan etkilenmiştir.
‘‘Ütopya” (özgün yazımı ile Utopia), Yunanca‘da “yok” anlamına gelen “ou” ve “yer” anlamına gelen “topos” kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur ve var olmayan diyar anlamına gelir². Yunancanın güzel bir şaşırtmacasıdır ki “yok/olmayan” anlamındaki ou ve “mükemmel olan” anlamındaki eu kelimelerinin yazımı birbirine çok benzemektedir. Thomas More bu benzerliği kullanarak çok zekice bir kelime oyunu yapmıştır: “En müstesna ülke daha önce hiç gidilmemiş olan” Ütopya, yani var olmayan diyardır.
More, bir Rönesans yazarıdır. Rönesans terimi yeniden doğuş veya yeniden diriliş anlamına gelir. Daha 14. yüzyılın ortalarından itibaren, İtalya başta olmak üzere Avrupa’nın farklı birçok yerinden pek çok bilgin, yazar ve sanatçı yeni bir çağda -bir yeniden uyanış veya yeniden oluşum çağında- yaşadıklarını ifade etmek için bu yenilenme imgesini kullanmaya başlamış; bu aydınlık dönemi, karanlık çağ olarak adlandırılan dönemden kesin bir biçimde ayırmıştır. Rönesans’ın özelliği, birçok alanda eski Yunan ve Roma uygarlığını yeniden canlandırmaya ve bunları taklit etmeye yönelmesidir³. Takvimler on altıncı yüzyılı gösterdiğinde Rönesans tüm Avrupa’yı etkisi altına almıştı bile.
More, aynı zamanda hümanist bir düşünürdü. Tüm bilim dallarını skolastik din biliminin sınırları içine hapsetmek isteyen orta çağ insanının gözünde evrenin merkezi Tanrı’yken, eski Yunanlıların gözünde evrenin merkezi insandı. Rönesans boyunca kadim eserlerin gün yüzüne çıkmasıyla birlikte orta çağın skolastik eğilimine karşı insan merkezli düşünüşün canlandığını, Hümanizmin baskın geldiğini ve Rönesans düşünürlerinin bu fikirden oldukça etkilendiğini görüyoruz. Orta çağda benimsenen tutuma göre, insanlar yaradılıştan kötüydü ve günahlarının cezasını çekmeliydi. Oysa Rönesans aydınlarına göre insan yaradılışında hiçbir kötülük yoktu. Bu görüş Thomas More’un Ütopya’sında açıkça karşımıza çıkmaktadır. More, 1516’da yazdığı “Ütopya”⁴ isimli kitabında yepyeni bir kıtayı gezip gören ve orada farklı deneyimler yaşayan Raphael Hythloday’in anlatımlarına yer vermektedir.
Hepimizin bildiği gibi, Kristof Kolomb, yaptığı gezilerde Amerika’yı keşfettiğini anlayamamış, Hindistan açıklarında bir adaya ulaştığını düşünmüştü. Bu tamamlanamamış keşif seyahatinden 5 yıl sonra, sözde Hindistan’a yapılan başka bir seyahatte, İspanya adına keşif yapan İtalyan denizci Amerigo Vespucci bu kıtanın Hindistan olmadığını, yepyeni bir kıtaya ayak bastığını fark etmişti. Üstelik kıtada tek başına da değildi. More, Vespucci’nin gözlemlediği bu yeni dünyayı kitabına taşımıştır. Fakat, Vespucci’nin uygarlıktan uzak, ilkel yerlileri More tarafından uygar insanlar olarak anlatılır.
Eserde, insanların iyi olarak yaratıldıkları ve doğru dürüst bir toplumsal düzende kusursuzluğa erişebilecekleri fikri savunulur. Orta Çağ; şövalyelik ruhunu ve savaşçılığı överken, Ütopya‘da her çeşit savaş, yalnızca kiralık askerlere yaptırılabilecek iğrenç bir uğraşı olarak yerin dibine batırılır. Orta Çağ; ruhu yüceltmek amacıyla, tüm kötü isteklerin kaynağı bildiği bedeni ezmek isterken, Ütopya’da bedene ve bedenin hazlarına ayrı bir önem verilir.
Orta Çağ insanları gerçek mutluluğu ancak ölümden sonra öteki dünyada bulabileceklerine inanırken, Ütopya‘da insanların bu dünyada, yeryüzünde nasıl mutlu olabilecekleri anlatılır. Orta Çağ dinsel bağnazlığın karanlığı içinde bocalarken, Ütopya düşünce özgürlüğünden yanadır ve tüm dinlere tam bir hoşgörü gösterir ⁵.
Yapıt, toplumculuk (sosyalizm) açısından da incelenebilir. More, özel mülkiyeti bütün kötülüklerin, hırsızlıkların kaynağı olarak görmektedir. Bu yüzden onun kurduğu düşkentte sınıfsız toplumun ve tüm vatandaşlar için ortak mülkiyetin bir örneğini görürüz. Thomas More, özel mülk konusunda: “Mülk sahipliğini ortadan kaldırmak memleketin zenginliğini eşitçe, doğrulukla dağıtabilmenin ve insanlığı mutluluğa kavuşturmanın biricik yoludur.” der ve ekler “İnsanları mutluluğa ulaştırmanın tek yolu, eşitlik ilkesini uygulamaktır.”
Ütopya sakinleri “özel mülk düşüncesini kökünden yok etmek için her on yılda bir ev değiştirirler ve herkesin oturacağı ev kura ile belli olur.”⁶.
More’un yarattığı düşkentte yaşayan insanların eşitlik ilkesini hakkıyla uygulayıp uygulamadığı sorusunu irdelemek için insanın doğasının iyi mi kötü mü olduğu tartışmasına girmek gerekir. Benzer bir durum Platon’un Devlet’indeki doğan her çocuğun herkesin çocuğu olarak kabul edilmesi gerektiği düşüncesinde karşımıza çıkar. Platon, kendi çocuğunun hangisi olduğunu bilmeyen anne-babanın tüm çocuklara ebeveynlik yapmasını beklemiş, fakat ebeveynlerin hiçbir çocuğun bakımını üstlenmeme ihtimalini göz ardı etmiştir. More’un da aynı hataya(!) düştüğü görülür.
Benzer şekilde hangi evin kendi evi olacağını bilmeyen düşkent insanı ne de olsa 10 sene sonra yeni bir eve kavuşacağım fikriyle yaşadığı eve çekidüzen vermeyip gerekli bakımları yapmayabilir. Eserde, insanın doğasıyla alakalı olarak iyimser bir diğer yorum da şöyledir: “Her şey bol olduğuna göre, hiç kimsenin gereğinden fazlasını istemeyeceği de bilindiği için, ne diye herhangi bir şey esirgesin aile başından?”⁷.
Fakat aynı kitapta şu cümleye de yer verilmiştir. “Paranın insana işletmeyeceği suç yoktur.”⁸. Burada bir çelişki olduğunu düşünebiliriz. Para, insanın ruhunu bile satmasına neden olacaksa aynı insan nasıl olur da az ile yetinebilir? Bu yorumlar konusunda düşkentlilerin sıradan insanlar değil üstün, mütekâmil insanlar oldukları sonucuna ulaşmamız gerekmektedir. Bir başka deyişle, düşkent var olmayan bir ülke olduğu gibi, orada yaşayanlar da sadece muhayyilede var olabilecek üstün insanın temsilcileridir. More’un düşkentinde yarattığı insan 10 sene sonra terk edeceğini bilmesine rağmen evine en iyi şekilde bakacak ve bir sonraki sahibine en güzel şekilde teslim edecek; Platon’un kuramında hangi çocuğun kendisine ait olduğunu bilmeyen anne-baba her çocuğa kendi çocuğuymuşçasına bakacaktır. Çünkü bu insanlar bizler gibi sıradan değil, üstün, düşkent insanlarıdır.
Ayrıca akılcılık (rasyonalizm) akımı da More’un düşünce dünyasını anlamak konusunda bir ara taş görevi görmektedir. Onun düşkentindeki medeni insanların varlığına inanmak için kökeni eski Yunan’a kadar giden akılcılık akımına tabi olmak veyahut John Locke’nin savunduğu gibi insan doğasının iyi olduğuna inanmak gerekmektedir ki ikinci seçeneği bir önceki paragrafta tartışmış bulunmaktayız. Buraya kadar eski Yunan, Rönesans Dönemi ve Hümanizm gibi başlıklar altında Thomas More’un meşhur Ütopyasına bir göz attık.
Ahmet Kutsi TECER’in de dediği gibi:
“Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.”
O düşkent bizim yurdumuzdur.
KAYNAKÇA
1- Bu kelimenin Türkçe karşılığı düşkenttir. Fakat yazıda Yunanca aslı üzerinden konuşulduğunda veya özel kitap adı olarak özel isim kullanıldığında ütopya şeklinde yazılmıştır.
2- Aktan, E. Ö. (2012, Ocak). Kent Ütopyaları. İdeal ve Ütopik Kent Modellerine Ulaşım Bağlamında Biçimsel Yaklaşımlar.
3- Gombrich, E. H. (1999). Sanatın Öyküsü. İstanbul: Remzi Kitabevi.
4- Eserin tam adı “De Optimo Reipublicae Statu deque Nova Insula Utopia”dır.
5- Urgan, Mina. (2019). Thomas More’un Yaşamı ve Utopia’nın İncelenmesi. T. MORE içinde, UTOPIA (s. 109-241). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
6- More, Thomas. (2019). Utopia (s. 101). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
7- More, Thomas. (2019). Utopia (s. 52). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
8- More, Thomas. (2019). Utopia (s. 83). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.