Dizelge
Evrenkent Kalemleri
  • Türkçe Sözlük
  • Yazılar
  • Kütüphane
  • 10 Soruda Evrenkentler
  • Kalemlerimiz
  • Hakkımızda
    • Hakkımızda
    • İlkelerimiz
  • İletişim
    • İletişim
    • Yazı Gönder
  • Dükkân
Evrenkent Kalemleri

Kitaplara Yazılan Mektup: Fahrenheit 451

Bazı yazarlar kurgularını henüz var olmayan dünyalar üzerine inşa etmiştir. Kurgusal evrenler oluşturmalarının çeşitli sebepleri vardır. Siyasi yasaklamalardan kaçmak yahut eleştirilerini var olmayan ülkenin var olmayan toplumu üzerinden yapmak gibi onlarca belki de yüzlerce sebep sayılabilir. Bilim kurgu yazarlarından beklenen de elbette kurgu işini abartmalarıdır. Yanlış anlaşılmak istemem bilim kurgu yazarları arasında abartırken bayağılaşanlar pekâlâ vardır ancak edebiyat ağacının “bilim kurgu” dalında tutunmayı başaranlar abartırken bayağılaşmamayı da başaranlardır. 

Lütfen, edebiyat ağacı ve bilim kurgu eğretilememi açıklamama müsaade edin. Ortaöğretim kademesine yeni başlamış bir öğrenciyken bilim kurgu edebiyatına büyük ilgi besliyordum. Okuduğum eserlerin etkisinde kalarak defterime çeşitli denemeler yazardım. Ray Bradbury’nin Fahrenheit[!] 451 isimli eserini okuduktan sonra kalemi tekrar elime almış ve düşüncelerimi satırlara dökmüştüm. Bahsettiğim düşünceler, satırlarda şu şekilde ölümsüzleşmişti: “Edebiyat, insanı ve insanlığı anlama konusunda biz ölümlüler için belki de en anlamlı araçtır. Bilim kurgu da bu aracın, daha güzel bir benzetme yapacak olursak bu ağacın ufak ve cansız bir dalıdır. Okur ağaca tırmanırken bırakın o dala yaslanmayı, basmaya dahi çekinmektedir. Genel kanıya göre bilim kurgu iyi edebiyat sayılmaz. Oysa uzay yarışında bulunan ülkelerdeki okurlar için durum epey farklı. Bize cansız gelen bu dal, uzayı keşfedenler için oldukça görkemli. (4 Ekim 2017, 23.47) ” Yıllar evvel ateşli bir bilim kurgu okuruyken düşüncelerim böyleymiş. Bilim kurgu edebiyatının “iyi” sayılmamasını nereden çıkardım bilmiyorum sanırım o ifade okuduklarımı eleştiren birkaç arkadaşıma kızgınlığımın sonucuydu. Her neyse, “Bize cansız gelen bu dal, uzayı keşfedenler için oldukça görkemli.” Cümleme bugün de katılıyorum. Dergimizin sekizinci sayısında yer alan Bilim Edebiyatın İzinden Gider başlıklı yazım alıntıladığım cümleyi destekler nitelikte örneklerle dolu. Bilim kurgu alanında adından söz ettirmeyi başaran yazarların ortak özelliklerinden biri düşüncenin sınırlarında dolaşabiliyor olmalarıdır. Yazarların insan beyninin ufkunu aramakla geçen yazın serüvenleri düşkent ve kâbuskentleri doğurmuştur. Geriye bakmaktansa ileriye bakmayı yeğleyen bilim kurgu yazarları, insanların seçmesini umdukları ya da seçmesinden korktukları yolu aydınlatmak niyetiyle yazmışlardır. Şüphesiz bugün dünden daha ilginç ve yarın da bugünden ilginç olacaktır. İnsanın olduğu yerde akıl ve aklın olduğu yerde de değişim vardır. Haliyle değişim muhakkaktır. Yazarlar kâbuskent kurguları sayesinde bizi uyarmaktadır. Yarından sonrası ve ondan da sonrası üzerine yazmanın temel hareket noktası bu olsa gerek. Fahrenheit 451 de yarınlar hususunda uyarı niteliğindedir. Ray Bradbury, bugün sahip olduğumuz düşüncelerin, satırların, kitapların ve daha birçok kavramın değerini gözler önüne sermektedir. Kleinbaum’un da dediği gibi: “Henüz vakit varken tomurcukları toplamalısın. Bugün gülen bu çiçek yarın ölüyor olabilir.” İnsana dair her şey neden insanın nankörlüğünden de nasiplenir? Cevabı basit. Çünkü insan hilkat garibesidir. Belki de Gaia kuramcıları haklıdır. Geleceğin geçmişi bugünde midir ya da daha varamadık mı? Her neyse sohbetimizi sonsuz sokaklara hapsetmek niyetinde değilim.  

Neil Gaiman’a göre, eserinizde henüz var olmayan bir dünyayı işlemek niyetindeyseniz işe şu iki soruyu sorarak başlamalısınız: “Ya şöyle olsaydı? Peki, bu böyle devam ederse ne olacak?” Gaiman sonradan “keşke” kelimesinin de kurgu doğurabileceğini ifade ediyor ancak bana kalırsa “ya şöyle olsaydı?” sorusu, içerisinde “keşke” kelimesini de barındırıyor. Üç ifadeyi de bilim kurgu açısından irdelemeye ve açıklamaya çalışalım. 

“Ya şöyle olsa…” ifadesi bizi mevcut durumumuzdan uzaklaştırmaktadır. Mesela yarın uzaylılar heybetli gemileriyle dünyaya inse ve bize bir bedel karşılığında mevcudiyetimizi koruma talihini bahşetse… Arthur C. Clarke’ın Çocukluğun Sonu adlı eseri bu düşünce temele alınarak yazılmıştır. “Keşke…” ifadesiyse yarının görkemli yönlerini ve tehlikelerini keşfetmemizi sağlar. Mesela Rick ve Morty dizisinin ikinci bölümünde köpek Snuffles bilinç kazanıp konuşabiliyordu. Dizinin, Çim Biçme Makinesi[!] Köpeği adlı bölümü “Keşke köpekler konuşabilseydi.” Minvalindeki düşüncenin tezahürü olsa gerek. “Böyle devam ederse…” ifadesi üçü arasında en tatmin edici ifadedir. İfademiz her ne kadar geleceği diğerleri kadar kesin tahmin etme niyetinde değilse de günümüz gerçekliğinin gelecekte ne boyutlara ulaşabileceğini irdelemektedir. Mesela uygulayım bilimi, iletişim alanında bu hızla gelişmeye devam ederse iki insanın doğrudan, aracısız iletişim kurması yasaklanabilir. Gelecekte okumak da iptidai sayılabilir. Neticede kelimeleri bir araya getiriyor ve anlatmak istediklerimi sizinle paylaşıyorum. Bir nevi yazmak ve okumak suretiyle iletişim kuruyoruz. Gelecekte yazmak da okumak gibi iptidai sayılabilir ve sonuçta ikisi de yasaklanabilir. Hatta bu böyle devam ederse gelecekte itfaiye erlerinin görevi alevleri söndürmek değil yakmak da olabilir. İnsanlık bir gün kâğıdın 451 fahrenhaytta[!] yandığını keşfetmek zorunda kalabilir.  

Fahrenheit 451’i ergenlik yıllarımda okudum. Guy Montag’ı anladığımı sansam da anlayamamışım. Daha doğrusu yaptıklarının altında yatan sebebi kavrayamamışım. Kitaplar benim için çok önemliydi. Yalnız rafa dizip kitaplığımın kalabalık gözükmesiyle övünmezdim. Her birini özenle muhafaza eder ve kapak köşelerini kıvrılmaması için küçük yapışkan şeritlerle kaplardım. Fahrenheit 451 asla yatağımın ucundaki rafa dizdiğim başucu kitaplarımdan olmadı. Bradbury’nin eserleri arasında en çok beğendiğimse Mars Yıllıkları’ydı. Öyle ki Mars Yıllıkları evrenkente giderken de yanımdaydı. Evrenkentte geçirdiğim son günlerde kalemlerimizden Sezer beni aradı ve “Fahrenheit 451 ile ilgili bir şeyler yazmaya ne dersin?” diyerek yazı fikri verdi. Tamam deyiverdim Fahrenheit 451 eski dostlarımdan biriydi ama ne yazacaktım? Fahrenheit 451 sevdiğim bir kitaptı. Okuyunca güzel hisler uyandırmıştı hatta bitirince defterime kısa bir deneme dahi yazmıştım. Fakat yayımlanacak kadar ne yazabilirdim? Kitabı tekrar okumaya karar verdim. Kitap bu sefer özgürlükle ilgiliydi. Kitaplara ve düşüncelere değer vermekle ilgiliydi. Kitaplar, cehaletin en büyük muhalifleri değil midir? Aslında Montag’ın arkadaşları kitap yakmıyordu. Kitaptaki itfaiye erleri düşünceleri yakıyorlardı. Fahrenheit’a haksızlık etmiştim. Bradbury okurunu geleceğin ateşiyle üşütüyordu.    

Fahrenheit 451 kâbuskent kurgusunun en iyi örneklerindendir. “Böyle devam ederse…” ifadesinin ürünüdür. Ray Bradbury şüphesiz bizi geleceğe temkinli yanaşmaya davet ediyor. Kulak asıp asmamak bize kalmış. Bugünün uçuk fikirleri yarının gerçekliği olabilir. Tarih bahsettiğimiz durumun örnekleriyle dolu ve unutulmamalı ki bilim kurgu, doğru sözler sarf eden bir yalancıdır. 


22. Sayıyı Okumak İçin Tıklayınız

Kadir Kadakal
Yazar: Kadir Kadakal
kadirkadakal68@gmail.com

ekalemleri Evrenkent Kalemleri @ekalemleri ·
25 Tem

Türkçemizi koruyalım, yabancı kelime kullanımından kaçınalım.
https://www.evrenkentkalemleri.com

#Cuma

ekalemleri Evrenkent Kalemleri @ekalemleri ·
11 Tem

Türkçemizi koruyalım, yabancı kelime kullanımından kaçınalım.
https://www.evrenkentkalemleri.com

#güneş
#sıcakhava

ekalemleri Evrenkent Kalemleri @ekalemleri ·
20 Haz

Türkçemizi koruyalım, yabancı kelime kullanımından kaçınalım.😇

https://www.evrenkentkalemleri.com

#kesfet
#evrenkent
#evrenkentkalemleri

ekalemleri Evrenkent Kalemleri @ekalemleri ·
6 Haz

Türkçemizi koruyalım, yabancı kelime kullanımından kaçınalım.😇

https://www.evrenkentkalemleri.com

#yaz
#evrenkent
#evrenkentkalemleri

Daha fazla yükle

EVRENKENT KALEMLERİ

EVRENKENT KALEMLERİ
Kalemimiz Aslı ile "Edebiyat neden dönemlere ayrılır? Tanzimat edebiyatı nasıl ortaya çıktı?" isimli bir açık oturum gerçekleştireceğiz.📚✨📚www.evrenkentkalemleri.com
19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'mız kutlu olsun. Bu içeriğimizde  2. Abdülhamid dönemindeki yasakları, yasaklara rağmen takımlarımızın nasıl kurulduğunu ve kuruluş amacını, Atatürk'ün gerçekten bir takım tutup tutmadığını ve ayak topu alanındaki yabancı terimleri konuştuk.E-posta adresimiz: evrenkentkalemleri@gmail.com
Daha Fazla Yükle... Takip Et

Tasarım : Sezer Aydın
Gizlilik İlkelerimiz


©2025 Evrenkent Kalemleri | Tüm Hakları Saklıdır
Product successfully added to the cart!