85 yaşına kadar bir ömür sürdüğünüzü hayal edin. Yaklaşık 31.000 günü ya da 744.000 saati ardınızda bırakmışsınız. Peki, 744.000 saatinizi nasıl geçirdiniz? Sanırım, geri kalan 527.000 saatte ne yaptığınızı bilemesem de 217.000 saatte ne yaptığınızı tahmin edebiliyorum. Hepimiz hayatımızın 3’te 1’ini başka bir alemde dolanarak geçiriyoruz. Kimi zaman kendi kendime bu dolaşmayla zaman kaybettiğimi, hayatımdan çaldığımı düşünsem de işin özünde biliyorum ki buna gerçekten ihtiyacım var. Eminim ki, hayatınızın 3’te 1’inde bulunmak zorunda olduğunuz bu yolcuğun ne olduğunu tahmin etmişsinizdir.
Türk Dil Kurumu’na göre uyku, “Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu”dur. Cümleyi okuduğunuzda bu tanımın yetersiz kaldığını sizde hissetmişsinizdir. Hatta, “Benim uykum çok hafiftir, hemen uyanırım, tepki gösteririm.” diyenleri duyar gibiyim. Okuduğum bir makalede ise uykunun tanımı şu şekilde geçiyordu, “Uzviyetin [organizma] çevreyle iletişiminin, değişik şiddette uyaranlarla geri döndürülebilir biçimde geçici, kısmi, süreli kaybolması .”
Bilimsel araştırmalara göre, bunu bilimsel araştırmaları okumadan bile kendi hayatımızda rahatlıkla gözlemleyebiliriz, uyku, insanın yaşam niteliğini belirleyen çok önemli bir etkinliktir. Uyku halindeki insanların davranışlarını ve beyin dalgalarını elektriksel[!] yöntem ile gözlemleyebilen bilim insanları düzenli ve sağlıklı bir uykunun, hafızanın ve bedenin yenilenmesini sağladığını belirtir. Uykumuzu yeterince alamadığımızda dikkatimizin dağınık olduğunu, öfkeli ve yorgun olduğumuzu hissederiz. Uyku bozukluğunun ciddi boyutlara ulaştığı bireylerin ruh sağlığında ve bağışıklığında bozulmalar gerçekleşmektedir.
Peki, uyumanın insana bu kadar iyi gelmesinin başka bir nedeni yok mu? Uyuduğumuzda gördüğümüz rüyalar sayesinde uzandığımız yerden başka alemlere, hayallere, sevinçlere ve bazen korkulara seyahat ediyoruz. Bu seyahatlerin etkisinden çıkamadığımız, gün boyu aklımızda tekrar edip durduğu, hatta rüya tabirlerini okuyarak kendi kendimize çıkarımlar yapmaya çalıştığımız günler oldu. Yeri geldi keyifsiz günlerimizin akşamlarında bir rüyadan diğerine koştuğumuzdan sabah kendimizi çok yorgun ve halsiz hissettik. Sanki hiç uyumamış, dinlenmemiş, gece boyunca ayakta dolanmışız gibi yorgunduk. Kimi zaman ise huzurlu ya da huzursuz, rüyanın içimizde yarattığı hissiyatın tesiri altında kalmamıza rağmen gördüğümüz rüyayı hatırlayamadık.
Peki siz rüya gördüğünüz esnada rüyanızı gerçek bir an gibi mi yaşarsınız, yoksa rüyada olduğunuzu fark eder misiniz? Kimi insan uykusundayken rüyalar aleminde olduğunu fark edemez. Gördüğü düşleri hayatından bir an gibi algılar, rüyasının etkisinden çıkması kolay olmaz. Kimi insan ise rüya esnasında rüyada olduğunu bilir, rüyası hakkında düşünür, yorum yapar, düşü gerçek hayattan ayırır, hatta bazen aldığı kararlar ile rüyasına yön verir. Bu tarz rüyalara “Berrak Rüya” denir. Berrak rüya görebilen insanlar rüyada olduklarını fark eder, ortamı algılayabilir ve olayların akışına müdahalede bulunabilir. Berrak rüya tanımını ilk kez duyan ya da daha önce berrak rüya görmemiş bireylerdenseniz bu olay size bilim kurgu filmi[!] ya da bir aldatmaca gibi gelebilir. Ancak bu bilimsel açıdan incelenmiş ve kabul edilmiş bir gerçektir.
Doğuştan berrak rüya gören kişilerden biriyseniz ne demek istediğimi çok iyi anlıyorsunuzdur. Çok iyi bir filmi seyirci koltuğundan izlemiyorsun da o filmin dünyasına dalıyorsun ve bir oyuncusu oluyorsun. Berrak rüya gören insanların uyanıkken olduğu gibi uykuda da duygularını denetim altına alma, algılama, olayları kafasında boyutlandırma yeteneklerinin yüksek olduğunu söylenir. Bazı insanlar doğuştan berrak rüyalar görebilse de bunun o insanlara istisna bir durum olduğunu söylemek yanlıştır. Çünkü berrak rüya görmeye odaklanarak ve üzerinde denemeler yaparak berrak rüyalar görmeniz mümkündür. Örneğin sabah uyandığınızda gördüğünüz rüyaları yazmak ve bu rüyalar üzerinde düşünmek, berrak rüya görmeye odaklanma ve zihin geliştirme için oldukça faydalı bir faaliyettir.
Zihnimizde yer edinen her şey bir şekilde rüyalarımıza sızıyor. Bazen güzel anlarla gülümsetiyor bazen korkularımızla karşı karşıya getirip nefes nefese uyandırıyor. Ancak güzel gibi görünen rüyalar kabuslardan daha hayal kırıcı olabiliyor. Herkesin ulaşması zor ya da kolay, gerçekleşmesini istediği, sahip olmak istediği hayalleri var Hayaller rüyalara sızdığında, olmak istediğiniz yerde, olmak istediğiniz sahnede başkahraman olduğunuz ana şahitlik ediyorsunuz. Fakat o zihninize işlemiş ve ulaşamayacağınız sahnenin gerçek olmadığını bilmek insanı kabuslardan daha fazla yıpratabiliyor. Gerçekte kendimize itiraf edemediğimiz birçok şeyle rüyalarımızda yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Bilinçaltımıza işleyen şeylerin öylece rüyalarımıza sızması zihnimizin bize oynadığı akıl almaz bir oyun değil mi sizce de?
Rüyalar tarihte ilk yazılı metinlerde bile yer bulmuştur. Çağdaş zamanda ise rüyalara anlam kazandıran kişi tahmin edebileceğiniz gibi Sigmund Freud’dur. Ruh bilimci Freud’un rüyalara bakış açısı birçok kişiye ilham vermiştir. Freud insanı daha iyi anlamak için rüyalara yönelmiştir. Bastırdığımız duygu ve düşüncelerimiz, rüyalarda bilinç dışı bir şekilde su yüzüne çıkarak bize içimizdekileri gösterir. Ama daha ilginç taraf ise rüyaların bilinçaltımızı bize açık bir şekilde göstermemesidir. Freud, birçok rüyanın gerçek anlamını gizleme eğiliminde olduğunu savunur. Ünlü ruh bilimci Irvin D. Yalom’un “Güneşe Bakmak, Ölümle Yüzleşmek” adlı kitabını okurken Freud’un ne demek istediğini daha iyi anlamıştım. Bu kitapta özellikle insanın korkularının temelinde yatan varoluş kaygısına, ölüm ve kaybetme korkusuna değiniliyordu. Aslında her şey ölüm ile ilişkiliydi. Ruh bilimci Yalom’un eserinde danışanlarının rüyalarını yorumlaması ve o rüyalar altında yatan gerçek anlamları göstermesi kendi hayatım için birçok şeyi çözümlememi kolaylaştırmıştı.
Sabah uyandığınızda yataktan hemen kalkmak ya da telefona[!] bakmak yerine bir an düşünün. Gördüğünüz rüyayı, altında yatan anlamı; dışarıdan bir göz ile yorumlayın ve gerçek kaygılarınızı görün. Kendinize itiraf edemediğiniz şeylerin nasıl su yüzüne çıktığını ve kendinizi yıprattığınız konuların nasıl çözüm bulacağını göreceksiniz. Rüya görmek bize yaratıcının verdiği inanılmaz bir hediye; bu hediyeyi kabul etmekten ve gerçek anlamını görmekten asla korkmayın.
1) Leyla ŞAHİN, Meral AŞÇIOĞLU, “Uyku ve Uykunun Düzenlenmesi”, Sağlık Bilimleri Dergisi, 2013, dergipark.org.tr (Erişim tarihi: 10.09.2022)
2) Prof. Dr. Atila YÜKSEL, “Uyku, Biyolojik Ritim ve Kimya: Tüketicilerin Bilişsel ve Duygusal Fonksiyonları Üzerine Etkileri”, Seyahat ve Otel İşletmeciliği Dergisi,2016, dergipark.org.tr, (Erişim tarihi: 10.09.2022)
3) Bülent AKOT, “Freud’un Rüya Yorum Metodu”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Cilt 10, Sayı 1, dergipark.org.tr, (Erişim tarihi: 10.09.2022)
4) Çağrı Mert Bakırcı, “Rüyalar ve Evrim”, Evrim Ağacı, 2011, evrimagaci.org, (Erişim tarihi: 10.09.2022)
(Derginin On Birinci Sayısını Okumak İçin Tıklayınız)