Mitolojiye Giriş

Yazar: Fuzuli Bayat

4 oy
Prof. Dr. Fuzuli Bayat’ın eserinde Türk esatirinin neden gelişmediğini, ya da bir Yunan esatiri kadar neden önem arz etmediğini belirli sayfalarda okuduk.
SBDYK:  
14.28

Türk Esatiri Üzerine

Merhaba sevgili okuyucularımız, Evrenkent Kalemleri Okuma Topluluğumuz ile yeni bir okuma dizelgesine başladık. Bir yıl boyunca “Türk Esatiri” üzerine okumalar yapacağız. Eylül ayında Prof.Dr. Fuzuli Bayat’ın Mitolojiye Giriş ve Pertev Naili Boratav’ın Türk Mitolojisi isimli kitaplarını okuduk. Esatir? Daha önce bu kelimeyi duymuş muydunuz? Eğer duymadıysanız bizim okumalarımız vesilesiyle duyacaksınız. Çünkü “esatir” kelimesi “mitoloji[!]” kelimesinin yerine kullanılan Türkçe kökenli bir kelimedir. Esatirler, alemi simgelerle anlamlandırmaya yardım eder. İnançlar, doğa olayları ve insanlar sanki bir üstün güç sayesinde yeniden yaratılırlar. Tarih boyunca insanlar kendi değerlerini, yaşam biçimlerini sağlam zeminlere oturtmak için “esatirlere” ihtiyaç duymuşlardır. Peki insanlar kurtarıcılara da ihtiyaç duymuşlar mıdır? Gök tanrı, iyilik tanrısı, bilgelik tanrısı gibi birçok tanrı simgesinin günümüzde varlığını kabul eden insanları göz ardı etmezsek evet insanlar hayatı anlamlandırma çabasına girmişlerdir.

                Prof. Dr. Fuzuli Bayat’ın eserinde Türk esatirinin neden gelişmediğini, ya da bir Yunan esatiri kadar neden önem arz etmediğini belirli sayfalarda okuduk. Bu anlatım hakkında siz neler düşünürsünüz bilemem fakat ben birkaç eleştiride bulunacağım. Öncelikle “dil” konusu üzerine konuşacağım. Mitoloji yerine “esatir” kelimesini kullanıyoruz (yazar çoğu yerde esatir dese de Azerbaycan Türkçesi’nde “esatir” kelimesinin kullanıldığından bahsetmiş.) Peki neden diğer kelimeler için Türkçe karşılıklar bulamıyoruz? Örneğin anlatı boyunca kozmogonik[! ve  antropoganik[!] kelimelerinin sıklıkla kullanılması çok rahatsız ediciydi.

                Kitapta beni en çok etkileyen kısım son sayfalarda bahsedilen günümüzde esatirlerin hangi alanda etki gösterdikleriydi. Beyaz perdede, edebî eserlerde, hatta kahve içmeye gittiğimiz kahvehanelerde bile “esatirler”den bir parça buluyoruz. Harry Potter’ın birden bu kadar sevilmesi, çoğu mekânda simgeleştirilmesi insanların inançlarını diri tutmak istemesi ile ilgili midir? Yoksa biz buna çağcıllaşma etkisi de diyebilir miyiz? Bence bu soruyu düşünelim. Son yıllarda ilgisi hiç azalmayan ve git gide artan Harry Potter’ın günümüzde esatiri simgelediğini söylemek ne kadar doğru? Aslında Harry Potter’e bu gücü yüklerken yine Türk esatirinin değerini mi düşürüyoruz? Sorular gittikçe artabilir fakat boşlukları doldurulmayan bir derya içerisindeyiz ve geçmişten bulduğumuz parçalarla bu soruları yanıtlayabiliriz.

Bir sonraki kitabımızda Türk esatirini ana hatlarıyla inceleyeceğiz, beklemede kalın.

-Aslı Aksoy


Esatir Okumalarına Başlarken Yaratılış Destanı Üzerine

            Okuyacağınız yazı kitap eleştirisi yazısından ziyade “yanlış adlandırma” üzerine yazıldı. Esatir okumalarına Pertev Naili Boratav’ın Türk Mitolojisi ve Fuzuli Bayat’ın Mitolojiye Giriş kitaplarıyla başladık. Kitapların içeriği ile ilgili eleştiriyi diğer kalemlerimize bırakacağım. Fuzuli Bayat’ın kitabında Türk esatirinin diğer esatirler ile farklarının ortaya konulduğu kısımda “Yaratılış anlatıları” ifadesinden hareketle okuyacağınız metni kaleme aldım.

Esatir, doğa karşısında aciz durumdaki insanlığın evreni yorumlama şeklidir. Mircae Eliade’ye göre iki önemli soru esatirin doğuşuna öncülük etmiştir: “neden?” ve “nasıl?”. İnsan var olduğundan beri dil de vardır, insan çevresiyle etkileşim kurabilme yetisiyle dünyaya gelmektedir öyle ki Chomsky’e göre insan tüm dilleri konuşabilecek yetiyle doğmaktadır. Daha sonra çevrenin etkisiyle bazı dil yetenekleri sivrilirken bazıları ise körelmektedir.  İnsanlığın iletişim konusundaki kusursuzluğu beraberinde toplumsal yaşamı da getirmiştir. İnsanlar toplum hayatını dil yeteneklerine borçludur. İnsan doğanın işleyişiyle ilgili düşüncelerini dili aracılığıyla “neden?” ve “nasıl?” sorularına dönüştürmüş ve onlara cevap aramıştır.

Eskicil (arkaik) dönemde ortaya çıkan düzen oldukça ürkütücüdür. Gökyüzünün gürleme sesi dağlardan ovalara yayılmaktadır. Peşinden de gözyaşları toprağa düşmektedir. İşte, “yağmur” böyle doğmuştur. Peki, gök neden önce bağırıp sonra ağlamaktadır? Esatir tam da burada devreye girmektedir. Amacı gökyüzünün neden bağırarak ağladığını açıklamaktır. İnsan, evreni ve evrenin işleyişini açıklamaya çalışırken kendi türünün yaratılışını da sorgulamıştır. Fuzuli Bayat kitabında Türk esatirinin yaratılışı konu alan anlatılar çevresinde geliştiğini yazmıştır. Eskicil zamanda doğa karşısında edilgen durumdaki Türkler, esatire Tanrı ve çeşitli ruhlar ekleyerek yaratılışın nasıl gerçekleştiğini irdelemiştir. Edebiyat kitaplarımızda “Yaratılış Destanı” adıyla geçen metin, esasında destan hüviyetinden uzaktır. Destan türünde insan edilgenlikten sıyrılmış ve etken konuma gelmiştir. Yazıdan önceki devirlerde oluşup sonra yazıya geçirilmiş anlatılarda türü belirlemenin en doğru yolu metnin içeriğine odaklanmaktır. Esatirde insan olayların merkezinde yer almaz ve edilgen durumdadır ancak destanda insan çoğu zaman olayların merkezindedir. Destanlarda insan, Tanrı ve ruhlarla savaşacak hatta onları yenecek kadar güçlenmiştir. Oysa Yaratılış Destanı, insanın yaratılışından önce Ülgen ve Erlik’in anlatısıyla başlamaktadır. Metinde ana odak insan değildir. Dünyanın nasıl yaratıldığı, insanların kötü ruhlar tarafından nasıl kandırıldıkları ve ruhlar arasındaki çatışmalar anlatılmaktadır. Yaratılış Destanı adlandırması, esatir ve destanın tür bakımından birbirine çok yakın olmasından kaynaklı yanlış bir adlandırmadır. Yaratılış Destanı, esasında esatirdir ve günümüzde de yanlış adlandırılmaktadır.

-Kadir Kadakal


Mitolojiye Giriş Üzerine

Prof. Dr. Fuzuli Bayat’ın Mitolojiye Giriş isimli kitabında “esatir” kelimesi ile tanıştım. Bunca zaman neden mitoloji[!] kelimesini kullanmışım diye kendime kızdım. Eseri okurken esatir [mitoloji], baş ilmi işçi [doçent], kurgu sökücülük [dekonstraktivzm] gibi birkaç Türkçe kökenli kelime öğrensem de genel anlamda yabancı kelimelerin yoğunluğu eserin okunmasını ve anlaşılmasını güçleştiriyordu.

19. yüzyıl sonrası araştırmaların ilerlemesi ile bütün dünya halklarının esatirleri olduğu anlaşılana kadar uzun bir süre sadece Batı dünyasının Yunan esatirlerini dinledik. Kendi özümüze, kültürümüze yabancılaşarak Yunan ve Roma kültürünün hayranı olduk. Neden ben Poseidon’u, Zeus’u, Hades’i; Tengri’den, Umay’dan, Ülgen’den daha iyi biliyorum. “God of War” oyununu birçoğunuz duymuştur. Bir oyun ile İskandinav esatirini tüm dünyaya tanıttılar ve öğrettiler. Neden biz böyle şeyler yapamıyoruz? Sahip olduğumuz zenginlikleri kaybetmemek, özümüzü ve kendimizi bulmak için uyanmamız gerekiyor.

-Sedef Keskin


Eserde Geçen Yabancı Kelimeler

Mit421Etnografik8Psikolog3Ansiklopedik1Sistemlilik1
Mitoloji310Karakteristik7Reel3Ampirik1Senkron1
Mitolojik220Klasik7Şema3Analiz1Simetrik1
Sistem52Kod7Tez3Analojik1Statü1
Kültür47Etnoloji7Film3Anonim1Şifre1
Tip46Animistik7Senkretik3Anormal1Teorisyen1
Totem45Ekonomik6Astral3Ansiklopedi1Teknik1
Arkaik35Etnik6Alegorik3Astronomik1Teknolojik1
Fetiş33Filozof6Etnograf3Ateizm1Terör1
Motif32Paradigma6Antropomorf3Biyoloji1Trajedi1
Sosyal31Romantik6Senkretik3Dejenere1Türkoloji1
Folklor29Sübjektif6Kozmolojik3Disiplin1Versiyon1
Epik25Poeti6Dramatik2Folklorik1Romantizm1
Rol24Animistik6Kompleks2Filolojik1Jest1
Kozmik23Antropoloji6Kontrol2Doktor1Tipik1
Teori22Antropoloji5Mekanizma2Etik1Trajik1
Karakter20İdeoloji5Metaforik2Etimolojik1Totemist1
Kategori18Kolektif5Misyon2Faktör1Patron1
Problem17Obje5Orijinal2Festival1Barbar1
Fantastik17Teorik5Pasif2Filoloji1Ritüelist1
Kült16Fiziksel5Pratik2Genetik1Üniversal1
Fonksiyon15Etiolojik5Rasyonel2İdealize1Gnosolojik1
Totemizm14Antik4Realite2Kongre1Psikoanaliti1
Kozmos13Diyalektik4Rönesans2Konjonktür1Scriptual1
Metot12Formül4Semantik2Literatür1Evhemeristik1
Sembol12Katalog4Sosyolog2Makrokozmos1Astromitoloji1
Kozmogonik12Metodolojik4Süperman2Matematiksel1Antropormorfik1
Varyant12Metodoloji4Türkolog2Mesaj1Primitif1
Psikoloji11Moda4Etnolojik2Mikrokozmos1Zoomorfizm1
Sistemli11Spesifik4Kumandan2Modern1Zoomorfal1
Animizm11Teknoloji4Etnogonik2Normatif1Bılina1
Grup10Eleman4Profesör2Nevroz1Pro-monoteizm1
Fetişist9Sosyo-kültürel4Eskatolojik2Normal1Politeist1
İdeal9Zoomorfik4Mitos2Nükleer1Mistisizm1
Plan9Rit4Natürmitoloji2Ontolojik1Hindolojik1
Model9Aktif3Psikoz2Organizma1Urform1
Ekol8Dinamik3Semanti2Paralellik1Amorf1
Estetik8Ekoloji3Düalist2Paralel1Kodeks1
Kaos8Fetişizm3Arşetip2Pozitif1Mythique1
Materyal8İdeolojik3Monoteist2Pragmatik1Noel1
Objektif8Form3Mistik2Proses1Sentagma1
Psikolojik8Karakterize3Ekzoterik2Sosyalleşme1Atmosfer1
Ritüel8Popüler3Trikister2Rasyonalizm1Antropomorfizm1
Sembolik8Prensip3Antropolojik1Reaksiyon1Toplam2113

Ortak yaşam neticesinde dilimize girmesi sebebiyle anahtar, tema, manga, posta ve mekanizma kelimesini görece masum kabul etmekteyiz. Bu sebeple yabancı kelimeler dizelgesine dahil etmedik fakat sözlüğümüzde bu tür kelimelere de karşılık önermekteyiz. İncelemenizi tavsiye ederiz.

Sayfa başına düşen yabancı kelime oranı: 2113 kelime / 148 sayfa = 14,28 kelime / sayfa

-Sezer Aydın


Alıntılar

“Düşünce donuk olmadığı gibi dildeki ifade şekilleri de yenileşmeye, değişmeye, zenginleşmeye açıktır.” (12)
Millî kültüre karşı lakayıtlık sonuçta onun unutulmasına ve aşağılanmasına neden olur. Şunu da belirtmek gerekir ki, kaybolan kültür öğelerimizi geri getirmek çok zordur, bazen de mümkün değildir. Çünkü kültür, milletin varlık ve kimlik meselesidir. Kimliklerini kaybeden milletler ise yok olmaya mahkûmdur. (28)
Vahşi insan, hayatın ilâhileştirilmesine, canlı olmasına inanır, ilkel insana göre tabiat ruhlar tarafından idare edilen bir varlık gibi tasavvur edilir. İşte bu sebepten bizim hayal ürünü gibi kabul ettiğimiz şeyler atalarımız için hayatın gerçekleridir. (38)
“Mit ve din arasındaki en büyük benzerlik, her ikisinin de normal mantığa uymaması, her ikisinin temelinde inancın var olmasıdır.” (88)
“Mit, ilkel insanın şuurundaki izahlardır.” (91)
“Esatir”, tabiat yahut hayat hâdiselerinin hayalî bir şekilde nakledildiği şifâhi hikâyeye denir. (116)
İnsan oluşur, yaşar, ölür. Topraktan yaratıldığı için yine toprak olur. (117)

Tahlil Tarihi:

02.10.2024

Ulam:

İlk Basım Yılı:

2005

Yayımcı:

Sayfa Sayısı:

148

Edebiyat:

Türk Edebiyatı

Değerlendirme:

4 oy

Kalemlerimizin Değerlendirmeleri

31

Sezer Aydın

Kasım 2024Kasım 2024
30

Kadir Kadakal

Kasım 2024
29

Aslı Aksoy

Kasım 2024
28

Sedef Keskin

Kasım 2024

Submit Your Review You are not allowed to submit review. please Log In