Hükümet Meydanı
Yazar: İlhan Tarus
İlhan Tarus’un Hükümet Meydanı isimli romanını[!], Evrenkent Kalemleri okuma topluluğumuz ile nisan ayında tahlil ettik. Yazarın bu eseri, Milli Mücadele üçlüsünün ikinci romanıdır[!]. Üçlü sırasıyla; Var Olmak, Hükümet Meydanı ve Vatan Tutkusu eserlerinden oluşmaktadır.
Romanın[!] biçimsel özelliklerinden hareketle söyleyebiliriz ki okuyucu romanı[!] kolaylıkla okuyabilir. Dil, sade ve anlaşılırdır. Yazar, çoğu kahramanın sesini okuyucuya duyurmaktadır. Romanda[!] geçen birçok kahramanın hikâyeleri sırası geldiğinde anlatılmaktadır.
Bu romanı[!] okurken sanki bir temsil metni içindeymişim gibi hissetim. Çünkü betimleme o kadar kuvvetliydi ki kendimi bir an o dönemin içinde buldum. Romanın[!] ilk sayfalarından itibaren bir coğrafya betimlemesi, kültürün toplum üzerindeki etkisi, insanların savaş sebebiyle çektikleri sıkıntılar verilmesi gerektiği kadar biz okuyuculara anlatıldı. Örneğin kahramanımız Kadir, hayvanıyla yolculuk ederken Konya yöresi ve civarını bize öyle bir anlattı ki sanki bir perde açıldı ve biz oyunu izlemeye başladık.
Romanı[!] bu yönden algılamamın en büyük etkenlerinden biri de hikâyenin gerçekliğinden kaynaklanmaktadır. Millî mücadele döneminde anadolunun birçok yerinde halk, hem yoksullukla hem düşmanlarla hem de kendi içlerindeki çatışmalarla mücadele ediyorlardı. Köylünün kendilerine ait toprakları yoktu. Köylüler yaşamlarını köy ağlarının yanında devam ettiriyor, kendi hayatlarında da mücadele ruhunu taşıyorlardı. İnsanın değerli hissetmesi için köy ağalarının yanında verilen işleri layığıyla yerine getirmesi gerekiyordu.
Romanı[!] genel hatlarıyla incelediğimizde aklımıza belli başlı sorular belirmektedir. Halk neden bir ayaklanma çıkardı? Çünkü köy ağaları yoksul halk üzerinde bir baskı kurdular ve halk bu ayaklanmayı kendilerine zorunlu kıldı ve başarılı olurlarsa belki de hayâl ettikleri hayata kavuşacaklardı. Peki, vatan nedir? Doğduğumuz, doyduğumuz ve mezarlarımızın bulunduğu yer midir vatan? Ya da neden vatan uğruna savaşırız? Ben bu sorunun cevabını yaşadıklarımdan, okuduklarımdan ve hissettiklerimden hareketle yanıtlamak istiyorum. Ev, yurt veyahut vatan dediğimiz şey doyduğumuz, doğduğumuz ve geçmişimizden bir parça bulduğumuz yerdir. Zaman zaman tam anlamıyla doyamadığımız veya doğduğumuz ama kendimizi yeniden doğuramadığımız (inşaa etmek anlamında) bir toprak parçası olur vatan.. Lakin geçmişimiz hep buradadır. Ne olursa olsun kendimizi ait hissederiz Eksik olan parçaları adeta bir yapboz yapar gibi tamamlarız. Tıpkı bu romanda[!] Bilal’in, Faruk’un ve Kerim’in yaptığı gibi…. İnancımız bizi diri tutar. Ne düşünürsek düşünelim günün sonunda kendimizi ölü ya da diri o Hükümet Meydanı’nda buluruz…
Bir romandan[!] veya bir milli mücadele romanından[!] beklentiniz nedir bilmiyorum fakat bu romanı[!] okuduğunuzda tarihe daha gerçekçi bir gözle bakacağınızı söyleyebilirim. İnançlar, savaşlar, kadın-erkek ilişkisi, hükümet ve askerler hakkında birçok bilgiyi değerlendireceğiniz bu romanı[!] okumanızı tavsiye ediyorum.
-Aslı Aksoy
Tarus ve Hemingvey
At izi it izine karışmıştır, çanlar; İspanya dağlarında da Çoraklı Hükümet Meydanı’nda da insanlık için çalmaktadır. Olaylar gerçek, acılar aynı, anlatıcılar farklı. Biri İspanya İç Savaşı diğeri Türk Kurtuluş Savaşı. Biri dünyaca ünlü Amerikalı yazar Ernest Hemingvey (Hemingway) diğeri kendi memleketinde dahi yeterince tanınmayan, hakkı teslim edilememiş İlhan Tarus.
Hemingvey topraksız köylüler ile toprak sahibi varlıklıların savaşını anlatıyor. Savaşanlar kimi zaman neden savaştıklarını bilmiyor, kimi zaman kendi kişisel hırsları nedeniyle savaşıyor. Hemingvey’in kahramanlarının arasında hiç düşünmeden, sorgulamadan öldürenler de var, öldürdüğü için vicdanı rahat etmeyenler de… Hem öldürüyor hem de “Ben olsam toprak sahiplerini öldürmem. Onları bizim çalıştığımız yerlerde çalıştırır, bizim uyuduğumuz yerlerde yatırırım. Öldürmek bir işe yaramaz ve hapishaneler bir şey öğretmez.” diyorlar.
Hemingvey bize savaşın ve savaşanların anlamsızlık içindeki savruluşlarını; söylentilere göre kolera[!] salgınından ve tifodan[!] bile daha fazla insan öldüren arkadaşlarını dahi gözünü kırpmadan ortadan kaldıran Pablo’nun eşi Pilar’ın vasıtasıyla anlatır. Bir gün ele geçirdikleri bir kasabada, Pablo, teslim olan dört kişiyi duvar dibine çöktürüp kafalarına sıktığı kurşunla öldürmüştür fakat bu acımasız sahne yaşanacak vahşetin yalnızca başlangıcıdır. Kasabada yirmi varlıklı kimse daha öldürülecektir ve bu cinayetlerde herkesin sorumluluk alması istenmektedir. pablo, kurşun da harcanılmayan bir yöntem bulmuştur. Köylülerin ellerine birer sopa veren Pablo onları kasabanın yamacına bakan meydana çift sıra dizmiştir. Öldürülecek varlıklılar köylülerin arasında yürütülecek, sopalarla iyice dövülen varlıklılar en sonunda yamaçtan aşağı atılacaktır.
İlk iki kişinin öldürülmesi zor olmuş insana vurmak insanlığa sığmamıştır fakat üçüncü kişiden sonra halk bu işten zevk almaya başlamış varlıklılar halk tarafından zevkle dövülerek öldürülmüş ve cesetleri yamaçtan atılmış hatta yakılmıştır. Pilar bu vahşetin şahit olduğu en kötü ikinci olay olduunu söylüyor. Daha vahşi olayları ise kasabanın yönetimini karşı tarafa kaptırdıkları gün yaşayacaktır.
İlhan Tarus da Kurtuluş Savaşı yıllarında önce Hilafet Ordusu taraftarlarınca ardından TBMM Ordusu tarafından yönetimi ele geçirlen bir kasabada yaşananları anlatıyor. Savaşanlar yine kimi zaman neden savaştıklarını bilmiyor, kimi zaman kendi kişisel hırsları nedeniyle savaşıyor. Tarus’un kahramanlarının arasında da hiç düşünmeden, sorgulamadan öldürenler, öldürdüğü için vicdanı rahat etmeyenler ve hükümet meydanındaki ölülere kinle veya tam tersi şefkatle bakanlar var.
Ernest Hemingvey’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor? ve İlhan tarus’un Hükümet Meydanı isimli eserlerini karşılaştırmalı okumanızı ve Türk Edebiyatı’na hak ettiği kıymeti vermenizi dileriz.
-Gürcan Sağlam
Eserde Geçen Yabancı Kelimeler
*palaska, posta ve kasatura kelimeleri veriye dahil edilmemiştir.
YK | kroki | 1 | istasyon | 2 | |
flora | 1 | bravo | 1 | formalite | 2 |
maroken | 1 | abone | 1 | şose | 3 |
damasko | 1 | kravat | 1 | grup | 3 |
reform | 1 | motor | 1 | patiska | 4 |
normal | 1 | manto | 2 | karavana | 5 |
tip | 1 | urba | 2 | salon | 5 |
bloknot | 1 | kaput | 2 | pantolon | 8 |
velense | 1 | portatif | 2 | rol | 9 |
dram | 1 | piyes | 2 | telefon | 12 |
jest | 1 | propaganda | 2 | Toplam | 80 |
Sayfa başına düşen yabancı kelime oranı: 80 kelime / 216 sayfa = 0,37 kelime/sayfa