Türkçede yozlaşma, “doğasındaki iyi vasıfları bir takım dış etkenlerle zamanla yitirmek, soysuzlaşmak, özünden uzaklaşmak, bozulmak, tereddi etmek” şeklinde tanımlanmaktadır. Yozlaşma kelimesinin kökü, Türkçe “yoz”dan gelmektedir ve yozlaşma kelimesinin kökeni öz Türkçede “yabız(yavuz)” kelimesi ile aynıdır. Yavuz kelimesi de “Kötü olmak, kötüleşmek” anlamında kullanılır.
“İçre aşsız taşra tonsuz yabız yablakbodında üze olurtım.”
Orhun Yazıtları (735)
Yozlaşmanın farklı tanımları olabileceğini; fakat bu tanımların eksiklikler ya da fazlalıklar içerebileceğini ifade etmeliyiz. Çünkü her toplumun değerleri birbirinden farklıdır. Belirli bir davranışı bazı topluluklar yozlaşma olarak görürken bazıları da yozlaşma olarak görmez. Hatta bir toplumun içerisindeki aynı değer yargıları ile yetişmiş ama zıt görüşlere sahip insanlar bile yozlaşmanın farklı tanımlarını benimseyerek hareket edebilir. İnsanlar değiştikçe içinde bulundukları toplumları da değiştirecektir. Oluşan değişim zaman zaman iyi zaman zaman kötü sonuçlar doğuracak fakat neyin iyi neyin kötü olduğuna yine insanın içinde bulunduğu toplum karar verecektir. Bu nedenle yozlaşmayı tanımlamak da yozlaşma örneği vermek de epey zordur.
Hangi durumlarda yozlaşmanın meydana geldiğini anlamak, onunla mücadele edebilmek adına önem taşımaktadır. Genellikle iktisadi, siyasi, kültürel[!] ve toplumsal koşulların kötü yönde değişimi yozlaşmanın meydana geldiği durumları özetleyebilir. Fakat yozlaşmanın oluşması için toplumda oluşan değer karmaşaları ve faydacılık [pragmatizm] görüşünün her duygunun önüne geçmesi, gerekli zemini zaten hazırlamaktadır. Seçimlerinde kendi çıkarları için başkasını zor durumda bırakmayı göze alabilen, beslediği menfaat duygusu had safhada olan insanlar; artık toplumumuzun çok büyük bir parçası haline gelmiştir. Bu kötü yöndeki değişim insan ilişkilerini yozlaştırmış ve sonunda toplumsal yozlaşmayı doğurmuştur. Aynı zamanda tepkisiz toplumun açığa çıkması da yalnızca kendini kurtarmayı isteyen bireyin hedeflerinden dolayıdır. Birey maddi gelir getiren işleri yapmak için okumayı, kendini geliştirmeyi ve sonunda düşünmeyi bırakmıştır. Düşünceleri eyleme geçirmek, zaten tehlikeli iken sonunda her şeyden yakınan fakat tepkisiz kalan toplum ortaya çıkmıştır ve toplum yekten yozlaşmıştır…
Yozlaşmanın tanımını yaparken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, kamusal gücün kullanılıp kullanılmadığıdır. Çünkü kötü durumun yozlaşma olarak ifade edilebilmesi için topluma zarar arz etmelidir. Aksi halde bireysel işlenmiş suçlar sahtekarlık veya dolandırıcılık diye adlandırılmaktan öteye gidemezler.
Yozlaşma için verilebilir en iyi örnek ise dildeki değişmelerdir. Dilimizde büyük uğraşlarla sürdürdüğümüz kurallar vardır. Hangi ekin hangi köke hangi sırayla geleceği, yapım ve çekim eklerinin özellik ve işlevleri bellidir. Fakat Avrupa dillerinden gelen kelimeler, beraberinde kendi kurallarını da getirmektedir. Gelen yeni kurallar ve yeni kelimeler ise dilimizde kargaşa yaratır ve yozlaşmayı başlatır. Dolayısıyla Türkçeye yanaşmak isteyen her Avrupa kökenli sözcük, Türkçenin güzelliğini ve doğallığını bozmaktadır. İşte bu yozlaşmadır. Yabancı sözcüklerin Türkçeye uygun olmadığını ve dilimizde sorun yarattığını biliyoruz. Fakat bilmemiz, gereğini yapmamıza yetmiyor. İş yerlerinde, sokakta, hastanede, biri ile sohbette ve nice yerde yabancı kelimelere dur demiyoruz. Özellikle iş yeri levhalarında dikkat çekmek için yabancı kelimeler ile Türkçe kelimeler harmanlanıyor. Günün sonunda dilimiz, kimliğimizdir diyoruz fakat dilimizi kaybettiğimizde; kimliğimizi de kaybedeceğimizi idrak edemiyoruz.
İster gelişmiş, isterse gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde olsun, toplumdaki çürümüşlüğe işaret eden yozlaşma kavramı kuşkusuz, rüşvetten insan kayırmaya kadar çok geniş sınırları içine alır. Bununla birlikte, yozlaşma olgusunu; kişileri, toplumu ve tertibi kapsayan genel bir bozulma ve haksız kazanç sağlama eğiliminin yaygınlaşması olarak tanımlayabiliriz. Burada vurgulanması gereken özellik yozlaşmanın toplumun genelinde görülmesi ve toplumu kuşatmış olmasıdır. Yozlaşma kavramını tanımlamada kabul edilmesi gereken tek genelleme yozlaşmanın zamana bağlı olarak değişmekte olan ve farklı toplumlarda, farklı şekillerde karşımıza çıkan bir olgu olduğudur.
Kaynakça
1) Tosun C. (2005) “Dil Zenginliği, Yozlaşma ve Türkçe” Journal of Language and Linguistic Studies vol.1 no.2 syf. (1-7).(01.02.2021)
2) Aktan, C. (2001). Siyasal Ahlak ve Siyasal Yozlaşma. C. Aktan içinde, Yolsuzlukla Mücadele Stratejileri (s. 51-69). Ankara: Hak-İş Yayınları. (04.01.2021)
3) etimolojiturkce.com (13.02.2021)
4) dspace.kocaeli.edu.tr (13.02.2021)
(Derginin Beşinci Sayısını Okumak İçin Tıklayınız)