“Evrim” denildiğinde insanın aklına bir balığın sudan karaya çıkması geliyor, değil mi? Yahut “gelişme” denildiğinde insanın aklına 10 yaşındaki bir birey ile 20 yaşındaki bir bireyin kas kütlesinin aynı olmadığı geliyor. Sanal ortam denildiğinde insan aklına oyunlar, yeni basın hesapları, oynatılar geliyor. Genel ağ [internet] denildiğinde ise artık birçoğumuzun aklına oksijen[!] geliyor, değil mi? Genel ağsız kaldığımız bir gün, bir an var mı? Her gün, her saat düzenli bir şekilde içimize interneti[!] solumuyor muyuz?
Ben genel ağsız bir şey halledebildiğimi bilmiyorum. Her işimi genel ağdan yapıyorum. Sanal para dediğimde kimse yadırgamıyor. Bir gram[!] altın gibi bir BTC hesaplamıyor muyuz? Halbuki çok uzak değil, daha çok yakın zamanda BTC imiş sanal para imiş, hepsinden bi’haber yaşıyorduk. Şimdi ise herkes bu sanal dünyayı konuşur hale geldi.
Peki, bu soruların hepsini ve çok daha fazlasını bir kümeye topladığımızda, bu küme evrensel kümenin bir alt kümesidir. Yani insanların bildiği her şey evren denilen olgunun bir alt kümesidir. İnsanlığın yıllardır üzerinde durduğu konu da tam olarak budur. Küme zincirini kırma isteğidir. Evren ile sanalı birbirinin içine karıştırma isteğidir.
Olayları iyi kavrayabilmemiz için ufkumuzu geniş tutmalıyız, aslında sadece bu olgu da değil, her olgu da ufkumuzu geniş tutmalıyız ki olaylara hep geniş açıdan bakabilelim. Gerçek ile sanalın karışması ne demektir? Örneğin, sanal ortamda iş bulup çalışsak, sanal paralara sahip olsak, sanal paralarla sanal hayatta alışveriş yapabiliyor olsak. Bunları zaten oyunlarda yıllardır yapıyorduk. Peki, hızlıca hayatımızın içine giren bu sanal dünyanın oyunlardan farkı ne olabilir ki?
Benim gözümde bu sanal dünyanın oyunlardan en büyük farkı, bu gerçeğin herkes tarafından kabul edilecek olmasıdır. Sanal bir parayla, sanal dünyada alışveriş yapmak ve herkes tarafından kabul görmek insanlara kendilerini mutlu hissettirecek. Sanal bir ortamda ev, araba, arsa, güzel bir iş, mutlu bir evlilik sahibi olmak, kısacası gerçek yaşamda hayal edilen ve ulaşılamayan her şeye sanalda ulaşmak insana büyük bir haz verecek. İşin bu tarafı herkes tarafından kabul görecek ve herkesi çok mutlu edecek. Ufku biraz daha genişletirsek, bu sanal âlem oyunları, filmleri[!], kitap kahramanlarını, şirketleri, uygulayım bilimini, sanat gösterilerini, sporları[!], bilim insanlarını ve ufacık bir ayrıntıdan devasa bir olguya kadar her şeyi içinde barındırabilecek ve bunu herkes heyecanla karşılayacak.
Şimdi, bir dakika bile gözünüzü ayıramayacağınız bir hayat başlıyor. Yeni bir yaşam insanlığın geleceğini “matrix” gibi mi yapacak, yoksa aksine bu olayı tasarlayan şirketler dünyanın hakimi mi olacak? Hepimiz yeni bir çağa başlıyoruz, yaşayıp öğreneceğiz.
(Derginin Onuncu Sayısını Okumak İçin Tıklayınız)