Merhaba sevgili okuyucu,
Dergimizin “yaymaca” üst başlıklı sayısıyla sizinle buluşuyoruz. Hepiniz yeni sayımıza hoş geldiniz. Ben bu sayımızda Yaşar Kemal’in “Yılanı Öldürseler” ve Orhan Kemal’in “Eskici ve Oğulları” isimli eserini inceleyeceğim. Yazıma giriş yapmadan önce size birkaç sorum var: “Yaymaca” kelimesi sizin için ne ifade ediyor? Biraz düşünmenizi istiyorum. Edebiyatta, toplumda, sanatta “yaymaca unsurunun” etkisini hissediyor musunuz? Siz düşünedururken araya ben gireyim ve anlatmaya başlayayım.
Bana göre yaymaca düşüncesi bir kişinin kendi görüşlerini en yakınında veyahut en uzağında bulunan insanları doğrudan ya da dolaylı bir şekilde etkileyerek kişiyi harekete geçirmesidir. Örneğin; bir televizyon [!] tanıtımını izlediğinizde size tanıtımı sunulan ürün öyle bir anlatılır ki, ürünü almak için can atarsınız. Çünkü gördüğünüz o ürünü zihniniz ihtiyacınız varmış gibi algılar. Ürünü aldıktan sonra ise tanıtımlara daha çok dikkat edersiniz ve ürün hakkında ayrıntılı araştırmalar yaparsınız. Elbette “yaymaca” unsuru sadece ürün tanıtımlarında yoktur. Bana kalırsa hayatımız bir “yaymaca” dan ibarettir. Örneğin; Hayatımıza yeni insanlar dâhil olduğunda karşılıklı iletişim kurduğumuz kişilerden etkileniriz. Çevremizde bulunan insanların hayat görüşleri zamanla bizimle bütünleşir ve başka düşünceler bizi etkisi altına alır. Bazen de okuduğumuz bir kitap, dinlediğimiz bir şair veya incelediğimiz bir sanat eseri bize etki eder. Bu sebeple farklı düşüncelerin içinde kendimizi buluruz. Zaman zaman biz “etki” altına girmek istesek de genellikle yazarlar bizi etkiler. Türk edebiyatında yazarların belirli dönemlerden geçtiğini görüyoruz. Yazarlar topluma, dönemin siyasi olaylarına ve iktisadî durumlara göre eserlerini kaleme almaktadırlar. Türk edebiyatında Tanzimat dönemi ile başlayan ve devam eden dönemlerde de yazarların sanata karşı tutumları değişmiştir. Sanatı sanat için yapmak, sanatı toplum için yapmak ya da sanatın kişisel bir tutum içinde değerlendirilmesi düşünceleri edebiyatın vermek istediği iletiyi farklı yollarla aktarmasıdır.
Bu yazımda inceleyeceğim iki yazar da (Orhan Kemal- Yaşar Kemal) eserlerini toplumu eğitmek ve bilinçli okuyuculara farkındalık kazandırmak için kaleme almışlardır. Orhan Kemal’in toplumcu gerçekçi bir yazar olması sebebiyle eserlerinde Anadolu ve şehir hayatındaki farklılıkları ele aldığını görmekteyiz. Köyden kente göç ve toplumsal farklılıkları ele alan yazarın bir “amaç” doğrultusunda eserler yazdığını söyleyebiliriz. Peki yazar neden bu yolu seçti? Çünkü yazarın ulaşmak istediği, değişim ve dönüşüm sağlamak istediği bir “halk” kitlesi vardı. Yazarın edebiyat görüşü sanatı sanat için yapmaktan ziyade toplumu eğitmekti. Anadolu’nun ücra bir kasabasından kente gelen köylünün hayatın gerçek yüzü ile tanışması, tüm zorluklara göğüs gererek yeni bir yaşama alışmaya çalışması, Orhan Kemal’in Çukurova yöresini anlatması için yeterlidir. Eskici ve Oğulları isimli eserini de yukarıda bahsettiğim hususlar dolayısıyla yazdığını söyleyebiliriz. Eskici ve Oğulları isimli eser, ayakkabı tamirciliği yapan bir usta ve ailesinin yaşamını konu alır. Eserin en başından da anlaşılacağı üzere yazar bir “zanaat” ustasıyla esere başlamaktadır. Anadolu’da yaşayan, uyandıkları andan itibaren günü nasıl geçireceklerini düşünen, yaşamı sıkıntılarla dolu bir aileye şahitlik ederiz. “Yaymaca” kavramıyla da burada tanışırız. Okuyucu, anlatılan kahramanlardan etkilenir ve kendisini o topraklarda düşünmeye başlar. Yaşamak, fakirlik, geçim sıkıntısı gibi hayatın gerçekleri okuyucuya aktarılır. Hayatında hiç sıkıntı çekmeyen insanlar bile eserdeki kahramanlar sebebiyle o yaşama tanıklık ederler. Aslında yazar kitabın en başında kendi düşüncelerinin filizlerini okuyucunun toprağına ekmiştir.
“İnsan sırt sırta verip çalıştı mı ne olmazdı ki! Her şeyin başı çalışmak. Güle, söyleye, eğlene çalışmak gibi var mıydı? Asıl o zaman iş çıkar, her şeye asıl o zaman bet bereket gelirdi.”¹
Yukarıda belirttiğim alıntıdan da anlaşılacağı üzere bir “çalışma” hikâyesine tanıklık ediyoruz. Fakat bu öyle bir hikâye ki tüm ailenin birden paramparça oluşunu, baba- evlat, karı- koca ilişkisinin zedelendiğini görüyoruz. Aynı dükkânda çalışan eskici ve oğullarının daha iyi bir “yaşam” için şehri tercih etmeleri ve yaşamlarını refaha kavuşturmak istediklerini anlayabiliyoruz. Eserin genel bir özetini vermekten ziyade bir olay üzerinden eseri anlatmak istiyorum.
Akrep dövüşü
“Hayvanlar diken gibi sert kıskaçlarını açıp kapayarak yaklaştılar ilkin, sonra ağır ağır birbirlerine sokuldular. Durdular. Kıskaçlarıyla sanki konuşuyorlardı. Kıskaçlar birbirine değdi, geriledi, tekrar değdi. Kollar açılıp kapanıyor, birbirlerine yaklaşıp uzaklaşıyorlardı. Birden öfkelenmiş iki pehlivan gibi kucaklaştılar. Arka kuyruk heyecanla titreyerek kalkıp iniyordu. Birbirlerini bir süre tarttıktan sonra sımsıkı kucaklaştılar ve kuyrukları birbirlerinin sırtına sertçe indi.”²
Eserde birbirlerini zehirleyen akreplerin betimlemesi verilmiştir. Aslında bu bir hayvan dövüşünden ziyade eserin özetidir. Hayvanların ilk başta birbirlerine yaklaşması Anadolu’dan kente gelen bireyleri özetler. Yeni düzene alışmaya çalışan insanlar ilk başta kentle yakınlaşırlar. Her şey çok güzel başlamıştır. Çalışılacak bir iş bulunur. İyi paralar kazanılır. Fakat daha sonradan yavaş yavaş tıpkı akreplerin birbirine değmesi gibi köyden gelen birey kentli bireye değmeye başlar. İlk başta aralarındaki mesafeyi dengelemeye çalışsalar da kent buna izin vermez. İnsanlara güvenilmeyeceğini köylü yavaş yavaş anlamıştır. Lakin iş işten geçmiştir. Kendini ne kadar geri çekmeye çalışsa da artık geri dönüş yoktur. Kazanan kimdir? Kaybeden kimdir? Ya da iki taraf da eşitlenmiş midir? Bunu kendinize göre yorumlayabilirsiniz. Tabii soruların en doğru cevabını eseri okuduktan sonra verebilirsiniz. Yazar sizi ne kadar etkiledi? Yaymaca kavramını ne kadar hissettiniz? Eskici ve Oğulları bu sonu hak etmiş miydi? Tüm bu soruların cevabı sizde gizli kalacak. Kitabı okumanızı tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar dilerim.
Yaşar Kemal- Yılanı Öldürseler
Ünlü yazar Yaşar Kemal eserlerinde Çukurova insanlarını, toplumun çektiği sıkıntıları ve kan davalarını ele almıştır. Yazar efsanelerden, masallardan, fıkralardan beslenmiştir. Herhangi bir eğitim almamış insanları toplumsal açıdan değerlendiren yazar, Anadolu insanın gerçekliğini gözlemleyip okuyucuya aktarmaktadır. Zaman zaman hayret edeceğimiz, bazı anlarda da düşünmekten okumamıza ara vereceğimiz bir ustalıkla eserlerini kaleme almıştır. Bu eserlerden biri de “Yılanı Öldürseler”dir. Yılanı Öldürseler isimli eser Hasan isimli kahramanın babasının ölümünü ve Hasan’ın annesi ile yaşamını anlatmaktadır. Hasan babasının ölümü sebebiyle annesini suçlar ve tüm akrabaları da annesinin (Esme) bir ceza çekmesini isterler ve romanın başından sonuna kadar bu olay işlenir. Kitaptaki tüm kahramanların birbirini etkilediğini, kendi düşünceleri tamamlanmamış bireylerin “yaymaca” anlayışı etkisinde kaldığını söyleyebiliriz. Eseri genel anlamda kavradıktan sonra zihnimize şu soru düşüyor:
“Yaşar Kemal neden böyle bir roman yazmayı tercih etti?” Bana kalırsa yazarın bir yöreyi anlatmaktan ziyade toplumun birey üzerindeki etkisini anlatma çabası vardı. Toplumun küçük bir çocuk üzerinde yarattığı “yaymaca” çocuğu çıkmaz yollara sürüklemiş ve Hasan da bu çıkmaz yolda kendisini kaybetmiştir. Bu düşünceyi eserden aldığım bir alıntı ile temellendirebilirim:
“Herkes anasına düşman. İnsan bu düşmanlık içinde boğulur. Anasına olan düşmanlık kendine de geçiyor, boğulacak gibi oluyordu bu köyde.”³
Alıntıdan da anladığımız üzere toplum bireyi etkilemiştir. Fakat bu etkileme “çaresiz bir çocuk” için hiç kolay olmamıştır. Şimdi eserden biraz uzaklaşıp “yaymaca” üzerinde tekrar düşünelim. Benim eser, yazar ve dönemler üzerine anlattıklarım sizi ne kadar etkiledi? Anlattıklarıma katıldığınız veyahut katılmadığınız yerler mutlaka vardır. Lakin bir düşünce etrafında sizi toplamaya çalıştığımı söyleyebilirim. İşte bende “yaymaca” unsurunun bir parçası haline geldim. Yazarların edebî anlayışlarından yola çıkarak farklı düşünceler meydana getirdim. Tüm bunların soncunda da hepimizin az ya da çok “yaymaca” düşüncesinin bir parçası haline geldiğini söyleyebilirim. Eğer bu yazıyı okuduktan sonra bahsettiğim eserleri satın almışsanız o parçanın içindesinizdir.
1) Orhan Kemal-Eskici ve Oğulları, Everest Yayınları (Sayfa 129)
2) Orhan Kemal-Eskici ve Oğulları, Everest Yayınları (Sayfa 352)
3) Yaşar Kemal- Yılanı Öldürseler, Yapı Kredi Yayınları (Sayfa 12)