Toplum kendiliğinden oluşmuş bir yapı gibi görülse de tarihsel sürece baktığımızda aslında tercih edilmiş bir yapı olduğunu görebiliriz. İnsan ise dünyaya geldiği andan itibaren bu yapının içinde bulunur. Hatta öyle ki daha doğmadan önce ailesi tarafından adı konulan insan, bilinçsiz bir şekilde içine doğacağı topluma uyum sağlamaya başlar.
Toplum hem kendini koruyan hem de değişen veya değişmek zorunda olan ikili bir yapıya sahiptir. Toplumun var olması, kendini koruması toplum biliminde toplumsal yapı; değişim göstermesi ise toplumsal değişme diye adlandırılır. (1) Toplumu karmaşık hale getiren ise bahsettiğimiz bu ikili yapıdır. Ele aldığımız bu ikili karmaşık yapı içerisinde toplumu anlayabilmek, toplumun hangi yönleriyle kendini koruduğu hangi yönleriyle değişim gösterdiğini bilmekle başlar. Esasında toplumsal yapının ve değişmenin temelinde toplumsal ilişkiler vardır. Max Weber bu toplumsal ilişkilere toplumsal eylem adını verir. Onun görüşüne göre toplum biliminin temel çalışma nesnesi toplumsal eylemlerdir. Bu bağlamda Weber, dört toplumsal eylem türü tanımlar; Duygusal ya da Heyecana Bağlı Eylem, Geleneksel Eylem, Bir Değerle İlgili Akılcı Eylem, Amaçla İlgili Akılcı Eylem. (2) Bahsi geçen bu toplumsal eylem türlerini üç temel sınıfa ayırabiliriz. Bunlar toplumsal olay, toplumsal olgu ve toplumsal kurumdur. Toplum; aile ve din kurumları gibi toplumsal kurumlarla vücut bulup kendini korurken, toplumsal olay ve toplumsal olgularla da değişime uğrar. (3)
Toplumsal yapıyı ve toplumsal değişmeyi kültürle birlikte anlamak toplumu kavramayı kolaylaştırır. Nitekim toplumsal ilişkilerin büyük bir kısmının sebebi kültürdür. Toplum bilimi bu bağdaştırmayı toplumsal-kültürel yapı ve toplumsal-kültürel değişme kavramlarıyla açıklar. Toplumsal-kültürel yapının içinde din, dil, ırk gibi birçok farklı unsur bulunmaktadır ve tüm bu unsurlar toplumsal-kültürel yapı çatısı altında birleşir. Bahsettiğimiz bu birleşim sonucunda ise toplum şekillenir. Toplumsal-kültürel değişme ise toplumun yapısını oluşturan toplumsal ilişkiler ağının farklılaşarak varlığını devam ettirme isteğidir. (4) Değişmeye kültürel açıdan bakan Malinowski’ye göre ise kültür değişmesi bir toplumun mevcut düzenini, yani toplumsal ve kültürel düzenini bir halden diğer bir hale getiren süreçtir. (5) Toplumsal değişimlerin sebebini ‘hakikat düzenleri’ şeklinde adlandıran Sorokin’e göre ise değişim sürecinde önce zihniyet ve tutumlar gibi mana unsurları değişir. Bahsedilen bu zihniyet veya hakikat düzenleri sayesinde ise toplumsal-kültürel yapı ile toplumsal-kültürel değişmenin bütünleştiği ifade edilir. (6)
İşte, toplum bilimi de tam bu noktada, toplumu karmaşık hale getiren bahsettiğimiz bu ikili yapıyı anlamlandırmak üzere ortaya çıkmıştır. Yapılan gözlemler sonucu toplumun tarih boyunca kendini koruyan yapısının yanı sıra değişen ve dönüşen bir yapısının da olduğu tespit edilmiştir. Bu değişmenin sürekli ve olağan olduğu da kesindir; fakat bu değişimin hızı, farklı nedenlerden ötürü, toplumdan topluma değişiklik gösterir. Aynı zamanda toplumsal değişmeyi etkileyen fiziksel[!] çevresel, kültürel etkenler ve siyasi örgütlenmeler de toplumdan topluma değişiklik gösterir. Özetle toplumsal değişmelerin birtakım gözlenebilir sonuçları vardır ve değişmenin gözlenebilir sonuçları sayesinde toplum bilimciler toplumların gelecekteki yönlerini tahmin edebilirler.
Kaynakça
1) YAZICI,Erdinç,”Toplumsal Yapı ve Toplumsal Değişme Perspektifinden Türkiye’nin Son Yüz Yılı” Aktaş Yayınları,Ankara 2020,s.13-14.
2) DEMİREL,Demokaan,”Max Weber’in Sosyoloji Kuramı”,Ankara 2013,s.363-364.
3) YAZICI,Erdinç,”Toplumsal Yapı ve Toplumsal Değişme Perspektifinden Türkiye’nin Son Yüz Yılı” Aktaş Yayınları,Ankara 2020,s.15.
4) FİCHTER,Joseph,”Sosyoloji Nedir?(Çev. Nilgün Çelebi)”,Toplum Yayınları,Konya,Tarihsiz,s.170.
5) KAYA,Yaşar,”Toplumsal Oluşun İzinde”İksad Yayınları,Ankara 2022,s.28.
6) KARAKAYA,Fatih,” Bütünleşmiş Kültürün Toplumsal Dinamikleri: Sorokin’in Uygarlık(lar) Okuması”,İstanbul 2018,s.384.