Medeniyet kavramı, bir toplumun ürettiği ve tükettiği erke [enerji] ile doğrudan bağlantılıdır. Bir toplum ne kadar fazla erke üretir ve tüketir ise o kadar gelişmiş bir toplumdur diyebiliriz. İngiltere, ABD, Fransa, Almanya, Çin, Japonya gibi gelişmiş ülkeler hem erke üretimi ve tüketiminde hem de bu üretim ve tüketimin getirisi açısından iktisadi yönden güçlü ülkelerdir. Peki, dünya çapında gelişmiş saydığımız bu devletler evrensel olarak ne kadar gelişmiştir?
Evren çapında yapılan araştırmalarda başka bir medeniyet ile karşılaşmadığımız, iletişime geçemediğimiz ya da varlığına dair kesin bulgulara rastlamadığımız için en gelişmiş medeniyeti kendi medeniyetimiz kabul etmekteyiz. Evrenin yaşının 13,8 milyar[!] ışık yılı olduğu bilinmektedir. Küre şeklinde genişleyen evrenin çapının ise yaklaşık 93 milyar ışık yılı olduğu hassas hesaplar ile (limit hesabı) gözlenmiştir. Burada akıllara şu soru gelmektedir. Evrenin genişliği, evrenin yaşından nasıl olurda daha büyük olabilir? Bu konu ile ilgili birkaç kuram bulunmaktadır. Bilim dünyasında en fazla kabul gören kuram şu şekildedir: Evrende bulunan iki cisim arasındaki mesafeyi ölçmek istediğimizde, o cisimlerin bize ulaşan şu anki görüntüsüyle bir ölçüm yapabiliriz. Bu görüntüler bize ulaşana kadar evren hızla genişlemeye devam edecektir. Yani 13,8 milyar ışık yılı uzaklıktan gelen bir ışıncık [foton] aynı zamanda uzayın genişlemesi de devam edeceği için 13,8 milyar ışık yılı mesafeden çok daha fazla yol katetmek zorunda kalacaktır. Bu durumu şöyle hayal edebilirsiniz: Bir alışveriş merkezindesiniz ve bir üst kata çıkmak için üst kattan sizin bulunduğunuz kata inen yürüyen merdivene biniyorsunuz. Yani ışıncık yolu katetmeye çalışırken evren genişleyerek onu yürüyen merdiven gibi geriye çekmektedir.
Işığın bile milyarlarca yılda gidebildiği bu denli büyük bir evrende bir medeniyeti keşfetme ihtimalini düşünebiliyor musunuz? Bu hesabın içine gökadaları[galaksi], yıldızları, gezegenleri de kattığımızda işler epey karışık bir hal almaktadır. Her gökadada ortalama 200 milyar yıldız bulunduğunu varsaymaktayız. Gökada sayısını 200 milyar ile çarparsak evrendeki toplam yıldız sayısının yaklaşık 10 seksilyon*[!] olduğunu bulmaktayız. Ulaştığımız bu sayıya gezegenlerin ve diğer gök cisimlerinin sayısını eklersek, hatta çoklu evrenler kuramı kanıtlanır ve yeni değerleri de eklersek, ortaya A4 kağıdını dolduracak bir sayı çıkacaktır.
Bu sayıların büyüklüğünü anlamak ve somutlamaya çalışmak oldukça zor oluyor, değil mi? İnsan beyni özellikle milyonların[!] ve daha yüksek sayıların büyüklüğünü algılamada zorluk çekmektedir. Yaşanan bu sıkıntının sebebi sayının aritmetik[!] ya da çarpım şeklinde değil de üstel şekilde artmasıdır. Güzel bir örnek verelim: 3000 saniye kaç dakika etmektedir? 50 dakika etmektedir. Peki, sonuna 3 sıfır eklersek; 3.000.000 (3 milyon) saniye kaç dakika etmektedir? 5 saat mi, 50 saat mi, 5 gün mü? Hayır! Yaklaşık 35 gün eder. Hadi, 3 sıfır daha ekleyelim. 3.000.000.000 (3 milyar) saniye kaç dakika etmektedir? Yaklaşık 95 yıl etmektedir. Bahsettiğimiz sayıların ne kadar büyük olduğunu kavrayabildiniz mi?
Artık kendimizi yeterince küçük hissettiğimize göre evrendeki medeniyet arayışına geri dönebiliriz. Yani samanlıkta iğne aramaya, hatta samandan yapılmış bir dünyada iğne aramaya dönebiliriz. Peki, samanlar arasında ki o iğneyi bulduğumuzda ya çok geç kalmış olursak? Kendi medeniyetinizden başka bir medeniyetin izlerine rastlıyorsunuz ama aslında o medeniyet yıllar önce yok olmuş, geç kalmışsınız. Tabi buna geç kalmışlık diyebilirsek. Biz ışığı ve kütle çekimini inceleyebildiğimiz için bizden başka bir medeniyetin bulgularını keşfetsek bile, aslında o medeniyetin milyonlarca belki de milyarlarca ışık yılı uzaklıktan gelen bulgularını tespit etmiş oluyoruz. Yani bulguların bize ulaşması milyonlarca yıl süreceği için bize ulaşan bulgular o medeniyetin geçmişinden bir görüntü olabilir ve belki de milyonlarca yıl önce o medeniyet yok olmuş olabilir.
Bütün bu zorluklara rağmen araştırmalar sonucunda bilim insanlarını şaşırtan bir olay ile karşılaşılmıştır. Evrendeki milyarlarca yıldızlardan birinde tuhaf bir olay gözlenmiştir. “Tabby’nin Yıldızı” olarak isimlendirilen bu yıldız, 2015 yılında Dr. Tabetha Boyajian tarafından keşfedilmiştir. Tabby’nin Yıldızı bizden yaklaşık 1400 ışık yılı uzaklıktadır. Bizim güneşimizden yaklaşık %50 daha büyüktür ve yüzey ısısı 1000 daha sıcaktır. Peki bu yıldızı ilgi odağı yapan, sıra dışı hale getiren nedir?
2015 yılında yıldızın ışığında gözlemlenen çok önemli ölçüdeki düşüş bu yıldızı ilgi odağı haline getirmiştir. Sıradan bir yıldızın önünden bir gezegen geçerken, gezegen o yıldızın saçtığı ışığı çok cüzi bir miktarda engellemektedir. Bu olay belirli zamanlarda ve düzenli bir şekilde gerçekleşmektedir. Bilim insanları da bu olaylar silsilesini inceleyerek yıldız düzeneklerini [sistem] araştırmaktadırlar. Tabby’nin Yıldızı’ndaki tuhaflık da tam olarak bu noktada gerçekleşmektedir. Tabby’nin Yıldızı’nın ışığı düzensiz zamanlarda ve çok yüksek miktarda düşmektedir. Yani örneğin bir sene yıldızın ışığı %22 azalıyorken, başka bir sene %5 azalmaktadır.
Peki, bu düzensizliğin nedeni ne olabilir? Bu soruyla birlikte birçok cevap türetilmeye başlanmıştır. Bazı bilim insanları bu olaya Tabby’nin Yıldızı’nın etrafındaki kuyruklu yıldızların neden olduğunu savunmaktadır. Kimi bilim insanları bu yıldızın etrafında toz diski[!]bulunduğunu ifade etmekte ve bu diskin ışığı her yerde aynı soğurmadığını savunmaktadır. Kimi bilim insanlarına göre ise düzensizliğin nedeni bu yıldızın çevresinde dönen gezegenin düzensiz bir yörünge izlemesidir. En ilginç düşünce ise Tabby’nin Yıldızı’nın erkesini emerek bu erkeyi kullanan bir toplum ihtimalidir. İnsanlara “Acaba?” dedirten böyle bir toplum gerçekten var olamaz mı? Unutmayın ki, bilim insanlarını fikir ayrılığına düşüren bu ilginç olay hâlâ gizemini korumaktadır.
Eğer böyle bir toplum var ise evrendeki medeniyet kavramının hangi basamağında bulunmaktadır ve biz medeniyetin hangi basamağında bulunmaktayız? 1964 yılında Nikolai Kardashev tam da bu sorumuzla ilgili bir medeniyet ölçeği hazırlamıştır. Sovyetler Birliği gök bilimcisi [astronom] Nikolai’nin tasarladığı bu ölçek “Kardashev Ölçeği” şeklinde adlandırılmıştır. Kardashev’e göre evrendeki medeniyetler üç sınıfa ayrılmaktadır. Bunlar; Tip-1,[!] Tip-2 ve Tip-3 medeniyetler olarak isimlendirilmiştir. Bu ölçek bilim dünyasında önemli bir yere sahiptir. Hatta ünlü gök bilimci Carl Sagan bu ölçeği biraz daha ayrıntılı bir şekilde tekrar yorumlamıştır.
Bir medeniyetin gelişmişlik seviyesi, o medeniyetin kullandığı erke miktarına ve erkeyi üretme yöntemine bağlıdır. Tip-1 medeniyetler bulunduğu gezegendeki bütün erke kaynaklarını insan ve doğa yaşamına zarar vermeden kullanan medeniyetlerdir. Tip-1 medeniyetlere gezegensel medeniyetler diyebiliriz. Bu tanıma göre bizler, insan ırkı, henüz Tip-1 seviyesinde bir medeniyet bile değiliz. Aşağı yukarı Tip-1 ile sıfır arasında (hesaplamalara göre 0,6-0,7 civarı) bir noktadayız. Çünkü biz insanlar her ne kadar yerısıl, [jeotermal] rüzgâr, dalga, güneş erkelerini kullanabiliyor olsak da, dünyanın erke kaynağının yarıdan fazlasını yer yağı, [petrol] kömür ve doğal gaz gibi taşıl [fosil] yakıtlardan elde etmekteyiz. Bu kaynakların yanında Uranyum,[!] Toryum,[!] Plütonyum[!] gibi dünyanın çekinsel [nükleer] kaynaklarına da ihtiyaç duymaktayız ve her ne kadar bu kaynakların güvenilir olduğu söylense de geçmişte çekinsel merkez kazalarına ait birçok kayıt mevcuttur. Bu kazalar insanlara ve doğaya çok ciddi ölçüde zararlar vermektedir. Yani Tip-1 medeniyet gezegenine zarar vermeyecek, yenilenebilir erkekaynaklarının tamamını ya da tamamına yakın bir kısmını kullanabilen bir medeniyet seviyesidir.
20. yüzyılda Tip-1 medeniyet olma yolunda adımlar atsak da çabamız hâlâ yeterli görünmemektedir. Bilim insanları 2050-2100 yıllarına doğru tip-1 medeniyet olabileceğimizi söylemektedir. Aslında Tip-1 medeniyet olma nedenimiz 2100’lü yıllara doğru taşıl yakıtların tükenecek olmasıdır. Yani zorunlu olarak bir müddet sonra Tip-1 medeniyet olacağız. Gezegendeki ve gezegenimize ulaşan erke kaynakları yetersiz kaldığında, artık Tip-2 medeniyet olma yoluna doğru ilerlememiz gerekecektir. Tip-2 medeniyet, gezegenin bulunduğu yıldız düzeneğinin (bizim için Güneş Düzeneği) merkezindeki yıldızın erkesini doğrudan kullanan medeniyetlerdir.Tip-2 medeniyetler, yıldızsal medeniyetlerdir diyebiliriz. Tip-1 medeniyetlerde yıldızdan gezegene ulaşan erke kullanılmaktaydı. Örneğin, Güneş’ten yayılan erkenin 2,2 milyarda biri Dünya’ya ulaşmaktadır. Bu çok küçük bir orandır. Tip-2 medeniyetlerde bahsedilen doğrudan kullanma tanımını, güneşimizi bir kutuya kapatıp saçtığı erkenin büyük bir kısmından yararlanabilmeye benzetebiliriz.
Evet, bir yıldızın etrafını güneş levhaları ile kaplamak akla çılgınca gelmektedir. Günümüzde, bilim insanları yıldızın etrafını kaplayan levhalar ile ilgili ciddi çalışmalarına hala devam etmektedir ve bu levhalara “Dyson küresi” ismini vermişlerdir. Peki, tam olarak nedir bu Dyson küresi? Denizlerdeki, tarlalardaki, çatınızdaki, dünyadaki bütün güneş levhalarını toplayıp Güneş’in etrafını levhalarla kapladığımızı düşünelim. Ancak bunu yaparken Güneş’in gezegenlere saçtığı erkeyi engellemeyecek şekilde bir yapı inşa edeceğiz. Levhalar aracılığı ile ürettiğimiz erkeyi bir şekilde dünyamıza iletebildiğimizi düşünelim. Tebrikler, artık Tip-2 medeniyet olduk. Düşkentlerden [ütopya] sıyrılıp acı gerçeklerden ve bilimden bahsetmek gerekir ise Güneş’in yüzey sıcaklığı 5500 ’dir. Bu sıcaklığa bir şekilde uzun süre dayanabilecek bir gemi ve güneş levhaları üretebilsek bile Güneş’in etrafını kaplayacak kadar çok sayıda malzemeyi üretebilecek miyiz? Bütün dünyayı yerle bir etsek yine Güneş’i kaplayacak kadar levha üretemeyiz.
Daha iyi kavrayabilmemiz için güneşin dünyamıza göre ne kadar büyük olduğunu anlamamız gerekmektedir. Güneş’in hacmi Dünya’nın hacminden 1,3 milyon kat daha fazladır. Yani 1,3 milyon tane Dünya’yı Güneş’in içine rahatlıkla sığdırabiliriz. Hatta Güneş tek başına Güneş Düzeneği’nin kütlesinin %99,8’ni oluşturmaktadır. Yani, Dyson küresini inşa edebilecek uygulayım bilimine [teknoloji] sahip olsak bile Güneş’i kaplamamıza yetecek kadar malzeme bulma sorunu karşımıza çıkacaktır.
Kardashev ölçeğinin son basamağı olan Tip-3 medeniyetleri gökadasal medeniyetler olarak adlandırabiliriz. Sadece bulunduğu yıldız düzeneğine değil, bulunduğu gökadanın tamamına hükmedebilen medeniyetlerdir. Yani bir gezegeni parçalayıp yapı malzemesi olarak kullanabilirler ya da gökadada bulunan yıldızların çoğunun erkelerini kullanabilirler. Hatta buna karadelikler de dahildir. Bunu hayalimize sığdırmak oldukça zor, çünkü böyle bir medeniyet olabilirsek Samanyolu Gökadası’na hükmedebiliriz. Böyle bir olay bir gün gerçekleşirse, büyük ihtimalle filmlerde[!] izlediğimiz yıldızlar arası savaşlar gerçek olacaktır.
Peki evrende Tip-3 medeniyet olabilir mi? Böyle bir yeri keşfetmeyi şu an için sadece bir fikir olarak söyleyebiliriz. Eğer Tip-3 medeniyet var ise muhtemelen gökadasındaki yüz milyarlarca yıldızın erkesini topluyor demektir. Yani o gökadanın bulunduğu yer nispeten daha karanlık olacaktır. Evrende tam da böyle bir karanlık alan mevcut desem, ne düşünürsünüz? Çoban Boşluğu, 330 milyon ışık yılı genişliğinde kapkara bir uzay boşluğudur. Bu boşluğun içerisinde en az 2000 gökada olması beklendiği halde sadece 60 gökada bulunmaktadır. Tabby’nin yıldızının tuhaf ışık kesintileri ve Çoban boşluğu gibi bulgular için kesinlikle başka medeniyetlerden kaynaklanan olaylardır diyemesek de insanın kafasını “acaba?” sorusunun heyecanı kaplamaktadır. Ayrıntılı düşünüldüğünde ise çok fazla heyecanlanmamak gerektiği fark edilir çünkü büyük balık küçük balığı her zaman yer, evrenin kuralı böyledir. Tip-3 medeniyetin gerçekliğini kabul ettiğimizde evrendeki küçük balık biziz demektir. Düşkentimiz bir kâbuskente [distopya] dönüşebilir.
1964 yılında Kardashev’in bilim dünyasına sunduğu bu ölçeği bilim insanları hâlâ geliştirmektedir. Tip-4 medeniyetler tahmin edeceğiniz üzere gökadalar arası bir medeniyet kavramıdır. Yani evrendeki gökadaların tümüne hükmedebilen bir medeniyet seviyesidir. Tip-5 ve üzeri medeniyetler ise bütün evrene ve çoklu evrenlere (çoklu evrenler kuramı doğru ise) hükmedebilmektedir. Böyle bir medeniyet gerçek ise onların oluşturduğu sanal bir evrende ya da benzer bir ortamın içinde bile olabiliriz. Biz mevcut durumumuz içinde sanal bir ortam oluşturabiliyor ve yapay zekâ üzerine bu denli çalışmalar yapabiliyorsak, Tip-5 medeniyetin yapabileceklerine maalesef ki hayallerimiz bile yetersiz kalacaktır. Çünkü biz insanlar sadece kafamızda tanımı olan şeyleri hayal edebiliriz. Merdiven dediğimde herkesin kafasında bir merdiven tasarımı canlanır. Fakat aardappel nedir deseydim, Felemenkçe bilmeyenler kara kara düşünmeye devam ederdi sanırım. (aardappel: patates)
Sir Thomas Browne’un söylediği gibi “Yaratılmış Dünya sonsuzlukta küçük bir ayraçtır[parantez] yalnızca.” Daha kendi dünyamızda okyanusların[!] %5’ini keşfedebildiğimizi düşünürsek; bu evrende henüz bilmediğimiz, öğreneceğimiz, keşfedeceğimiz ne kadar çok şey olduğunu anlarız. Belki açığa çıkmak için bir yerlerde saklanmış bizleri bekleyen sırlar vardır ya da bizler için iyi olan bilinmeyenin sonsuza kadar saklı kalmasıdır.
*Seksilyon, bir rakamın yanına 21 tane sıfır gelmesi: 1021, 10 seksilyon= 10.000.000.000.000.000.000.000
Kaynakça;
1) Geoff Brumfiel, “Dyson Küresi Nedir? 2020 Yılında Yitirdiğimiz Freeman Dyson, Uzayda Yaşam Arayışı Konusunda Bize Neler Kattı?”, EVRİM AĞACI, 2020, evrimagaci.org (Erişim tarihi: 07.08.2021)
2) Kozan Demircan, “Dyson Küresi ile Güneşi Kafese Kapatmak”, KOZANDEMİRCAN, 2014, khosann.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
3) Murat Yıldırım, “Güneşi Kafeslemek: Dyson Küresi”, BİLİM KURGU KULÜBÜ, 2018, bilimkurgukulubu.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
4) Çağrı Mert Bakırcı, “Kardashev Ölçeği Nedir? Medeniyetimiz Gelecekte Neye Benzeyecek?”, EVRİM AĞACI, 2019, evrimagaci.org (Erişim tarihi: 07.08.2021)
5) Berkan Alptekin, “Tip 1 Medeniyetler: Kardashev Cetveli”, KOZMİK ANAFOR, 2016, kozmikanafor.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
6) Dergi yazısı, “Kardashev Ölçeği ile Tanışın”, DÜNYALILAR, 2017, dunyalilar.org (Erişim tarihi: 07.08.2021)
7) Çağrı Mert Bakırcı, “Güneş ve Dünya’nın Büyüklük Kıyaslaması”, EVRİM AĞACI, 2014, evrimagaci.org (Erişim tarihi: 07.08.2021)
8) Elif Küçükkaya, “Güneş Enerjisi Nedir?”, ENERJİPORTALI, 2016, enerjiportali.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
9) Dergi yazısı, “Evrenin En Gizemli Yıldızı”, ASTRONOMİ DİYARI, 2018, astronomidiyari.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
10) Alper Gökce, “Gizemli Tabby’nin Yıldızı Hakkında Yeni Fikirler”, UZAYDAN HABERLER, 2017, uzaydanhaberler.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
11) Çağrı Mert Bakırcı, “Medeniyetimiz Gelecekte Neye Benzeyecek? – Kardashev Ölçeği”, EVRİM AĞACI (youtube), 2019, youtube.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
12) Çağrı Mert Bakırcı, “Dyson Küresi: Güneş’e Hükmetme Fikri…”, EVRİM AĞACI (youtube), 2020, youtube.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
13) Ayhan Tarakcı, “Dyson Küresi ve Hiper Medeniyetler Hakkında”, AYHAN TARAKCI (youtube), 2018, youtube.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
14) Ayhan Tarakcı, “Neden Tabby’nin Yıldızı Evrenin En Garip Gök Cismidir?”, AYHAN TARAKCI (youtube), 2021, youtube.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
15) Begüm Oktay, “Evrenin En Gizemli Yıldızı: Tabby | Popular Science Türkiye”, PopularScienceTR (youtube), 2021, youtube.com (Erişim tarihi: 07.08.2021)
16) Wikipedi tr.wikipedia.org
(Derginin Yedinci Sayısını Okumak İçin Tıklayınız)