“Maviyle sanat, karayla para demek istiyorum. Neden derseniz, acımtırak olacağını önceden bildiğim bu yazının adında olsun biraz renk olması hoşuma gidiyor.”
Sabahattin Eyüboğlu’nun Mavi ve Kara isimli deneme kitabına bu alıntıyla başlamak istiyorum. Yazar, mavi ve kara kelimelerini kullanırken yaşamımızda tüm renklerin var olduğundan bahsediyor. Umut bize maviyi, umutsuzluk ise karayı anlatıyor. İnsan umut ederse hayata daha farklı bakar ve tüm yaşamı gökyüzü gibi, sanat gibi uçsuz bucaksız bir mavilikle görmeye başlar. Mavinin görüldüğü her şey de beraberinde güzelliği getirir. Güzellik de sanata doğru uçsuz bucaksız bir kapı açar. Sanatı seven insanı sever. İnsanı seven de tüm mavilerde kendini bulur. Yani mavi aslında bize hayatı anlatır. Hayatta en çok istediğimiz “özgürlük” kavramına mavi ile kavuşuruz. Yazarın da ifade ettiği gibi renksiz ve karmakarışık düşüncelerimiz mavinin getirdikleri sayesinde güzelleşir.
Kara ise bizi sonu belli olmayan bir belirsizliğin içine sürükler. Para, güçlüden yana olma, çıkarlar doğrultusunda hareket etme gibi davranışlar karanlığın bir temsili halindedir. Umutsuzluk, insanlara karşı düşündüğümüz olumsuz tüm hisler karada birleşir. Hayatımızı daha da mutsuz hale getirir. Mavinin varlığı ne kadar olağansa karanın varlığı da o kadar gereklidir. Aslında mavi ve kara hayatın bize sunduğu tüm gerçeklerdir. Yazarın eserde belirttiği her şey bu renkleri içine alır. Belki de yazar bize bir deneme kitabı okutmak yerine hayatı okutmak istemiştir. Hiçbir zaman doğrusunu öğrenemeyeceğimiz bu belirsizlikle anlatıma son veriyorum. Unutmayalım ki hayatta maviler kadar siyahlar da bizimle yaşamaya devam edecektir.
(Derginin Onuncu Sayısını Okumak İçin Tıklayınız)