Çoğu memelide bulunan ve beynin neredeyse ortasında yer alan epifiz[!] bezi halk arasında “üçüncü göz” olarak bilinmektedir. Bu minik yapı, insanın ruhuna açılan bir kapı şeklinde görülmektedir. Üçüncü göz ile farklı boyutları, maddenin ötesini ve bilinmeyen varlıkları algılayabiliriz. Daha zeki bir birey olarak duyu organlarımızı ve rüyalarımızın denetimini bile kendi elimize alabiliriz. Bu özelliklere sahip olmak olumlu gibi görünse de dolaylı yollardan olumsuz yönleri de vardır. Peki, gerçekten üçüncü göz ile bir insan bu saydıklarımızı yapabilir mi? Her ne kadar bunlar iddia da olsa, son yıllarda üçüncü göz hakkında ciddi araştırmalar yapılmaktadır. Yıllardır insanların merak ettiği ve ruh ile bağlantılı olduğu düşünülen üçüncü gözün, öncelikle tarihsel sürecinden bahsetmek isterim.
Yaklaşık olarak 2000-2500 yıldır bilinmekte ve araştırılmakta olan “kozalak” şeklindeki epifiz bezine büyük önem verilmektedir. En eski gövde bilimi [anatomi] uzmanı olan Yunan hekim Herophilos, (M.Ö. 335-280) insan ruhunun merkezinin “calamusscriptorius”[!] bölgesinde olduğuna inanmaktaydı. Herophilos, bu bölgede bulunan epifiz bezine “düşüncenin kası” adını vermiştir. M.S. 17. yüzyılda Descartes, bu beze “ruhun yuvası” adını vererek, vücudun ve aklın denetim merkezi olduğunu söylemiştir. Descartes epifiz bezini, ruh ile bedenin birleştiği nokta olarak kabul etmiştir. 1886 yılında gövde bilimi uzmanı De Graaff ve insan bilimci [antropolog] Baldwin Spencer, birbirlerinden bağımsız bir şekilde epifiz bezinin içyapısının küresel merceklerden oluştuğunu; dış yapısının ise ağ tabaka [retina] hücrelerinden oluştuğunu keşfetmişlerdir. Bu keşifleri onlara epifiz bezinin, gözümüz ile aynı dokulara sahip, körelmiş bir göz olduğunu düşündürmüştür. Bunun üzerine “üçüncü göz” ya da “sezgi gözü” olarak adlandırmışlar ve yüzümüzde bulunan iki dış gözün önemli özelliklerini barındıran, “ilkel bir iç göz” olarak tanımlamışlardır. 1918 yılında kurbağa ve köpek balığının epifiz bezini inceleyen, İsveçli gövde bilimi uzmanı Nils Holmgren, bu bezin yapısında belirgin şekilde duyusal hücreler olduğunu ve ağ tabakada bulunan koni[!] hücreleriyle benzerlik gösterdiğini keşfetmiştir. Holmgren, çözümlemelerinin sonucunda Graaff ve Spencer gibi, epifiz bezinin “üçüncü göz” olarak işlev görebileceğini söylemiştir.
Bakıldığında, buraya kadar yapılan araştırmalar, epifiz bezini bilimsel yönüyle ele almaktadır. Bunun yanında, üçüncü göz, ruh ile beden arasındaki ilişkide bağlantı noktası olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle üçüncü göze, “ruh gözü, ruh özdeciği, [molekül] ruhun penceresi, ruhun koltuğu” gibi isimler verilmiştir. 1997 yılında İngiliz yazar Murry Hope, üçüncü gözün, dış uzay yani gaz[!] yuvarının [atmosfer] bittiği yer ile iç uzayı birbirine bağladığını söylemiş ve “geçit girişi” tanımını vermiştir. Birçok destanda “üçüncü göz” imgesine yer verilmiştir. Üçüncü gözü somutlaştırabilmek için görünüş olarak çam kozalağına, yapı olarak ise göze benzediğinden genellikle bu iki simgeyi kullanmışlardır.
Biraz da nohut büyüklüğünde ve 0,1 gram[!] ağırlığındaki körelmiş gözümüzün gizemlerinden bahsetmek isterim. Eğer insan beynini bir televizyona[!] benzetirsek epifiz bezi de anteni[!] olurdu. Doğumdan sonra 7-8 yaşlarına kadar etkin biçimde çalışan bez; şeker, gazlı içecekler, hazır gıdalar, temizlik malzemeleri, tencereler gibi doğal olmayan içerikler yüzünden kireçlenip, körelmektedir. Günlük hayatımızda en sıradan gördüğümüz birçok ürün insan beynini kemiren birer kurtçuktur. Özellikle üçüncü gözün en büyük düşmanı florür[!] yani diş macunudur!
Epifiz bezi, florürü adeta mıknatıs gibi kendine çekmektedir. Florür, bezde birikerek kireçlenmesine ve zamanla tamamen körelmesine yol açmaktadır. Diş macunlarındaki florür oranı, içme suyundan bin kat daha fazladır. Akkalay [alüminyum] imalatı ve çekirdeksel [nükleer] sanayinin atık ürünü olan sodyum[!] florür; suda çözünebilen, renksiz, kokusuz, tatsız bir maddedir. “Şeytan zehri” olarak da bilinen florür, fare ve haşere zehrinde kullanılan panzehri bile olmayan bir zehirdir. 20. yüzyılın ikinci döneminde hem sanayi ürünü bu atıktan kurtulmak hem de beyinleri uyuşturmak için florürden daha güzel bir tasarım düşünülemezdi. Japonya’da 1970’den, Hollanda’nın Tiel şehrinde 1973’den, Küba’da 1990’dan beri şebeke sularına florür eklenmesi yasaklandı. Bu üç ülkede yaşayan insanlarda diş çürüklerinin ciddi oranda azaldığı görüldü ve bu bize diş sağlımız için florüre ihtiyacımız olmadığını gösterdi. Kısacası zararlı bir maddeyi, bize ihtiyacımız olan ürünlerin içinde sunarak, beynimize kadar işlemesine izin verildi.
İddialara göre, tamamen etkin olmuş bir üçüncü göz, çevremizdeki erkeyi [enerji] algılayabilme ve titreşimini hissetme yeteneği vermektedir. Ayrıca doğaüstü varlıkları algılamanızı hatta doğaüstü varlıkların kendi aralarında nasıl iletişim kurduklarını anlamamızı sağlar. Tümüyle etkin olan bir üçüncü göz, insana bahsettiğimiz yetenekleri kazandırmanın yanı sıra insanı içinde bulunduğu zamana odaklayarak, onu geçmişin ruhsal geriliminden ve geleceğin kaygılarından soyutlar. En önemli özelliklerinden biri ise çok yüksek bir sezgi kabiliyeti kazandırmasıdır. Sezginizin artması, hayatınızı ve benliğinizi anlamanızı sağlayacaktır. İki kaşınızın ortasına yerleştirilmiş bir cevap kâğıdı ile hayatınız boyunca doğru kararlar alacaksınız. Üçüncü göz, uzay-zamanı aşmanızı mümkün kılmaktadır. Zamanda ileriyi ve geriyi sezmenize olanak sağlar. Işıklarınız daha parlak, renkleriniz daha canlı olacak! İnanılmaz bir hayal gücüne kavuşacaksınız. Düşündüğünüz her şeyi zihninizde canlandırabileceksiniz. Bunun nedeni üçüncü gözümüzün ruhlar evrenini [astral alem] görebilmesidir. Bir başka deyişle düşüncelerinizi ruhlar evreninin gerçeklik olgusu ile deneme imkanı sağlayabilmektedir.
Bu doğaüstü olayları canlı canlı hissetmeye başladığınızda, ruhlar evrenini ziyaret etme özelliği de kazanabileceksiniz. Ruhlar evreni seyahati [astral seyahat]İçinizdeki erkenin farkındalığı, sizi uykudayken uyanık tutabilir ve ruhunuz sizin,ruhlar evrenine girmenize izin vermektedir. Manevi açıdan ciddi bir güçlenme ve ruhsal gelişim isteyen, kendisiyle ve evrenle daha barışık; hayata ve yaratılışa farklı bir pencereden bakmak isteyen insanlar, üçüncü gözlerini, çeşitli uygulamalarla açmak üzerine çalışmaktadırlar. Örneğin inzivaya çekilen keşişlerin üçüncü gözleri üzerinde çalıştığı düşünülmektedir.
Eğer ruhunuz manevi anlamda yeterli bilgeliğe sahip değilken üçüncü gözünüz açılırsa, hayatınız kâbusa dönebilir. Farklı boyutları algılamak, ruhunuzu ve akıl sağlığınızı tehlikeye sokarak; ruhsal yönden zayıflamanıza ve savunmasız hale gelmenize neden olacaktır. Tüm duyularınızda değişim olacağı için değişik kokular alabilir ya da gerçekte olmayan şeyleri duyabilir ve hissedebilirsiniz. Rüyalarınızda şahit olacağınız garip duygular, görüntüler size büyük bir kargaşa yaratacaktır. Bu rüyaların yoğunlaşması ise kişinin üçüncü gözünü daha da zorladığını göstermektedir. Böyle bir durumda kişi uyumamak için çabalayacak ve uyku haplarına başvuracaktır. Sürekli baş ağrısı ve halsizlik meydana gelecektir. Bu durum erke noktaları [Çakra](1) arasındaki dengesizlikten meydana gelmektedir. Erke noktaları arasındaki dengesizliği yedi tane birbirine bağlı dişliden oluşan bir düzenek gibi düşünebilirsiniz. Bir dişlinin pasını alıp, yağlayıp hızlandırırsanız diğer dişliler uyum sağlayamayacaktır. Bu durumda düzeni bozmuş olacaksınız. Gerçeklik algınız bozulacak ve yaşadığınız dünya size rüya gibi gelecektir. İnsanların aklından geçenleri okuyabilmeniz, onlar hakkında istemeden bilgi edinmenizi sağlayacaktır. İnsanları kırmaya başlayacaksınız ve ilişkileriniz bozulacaktır.
Bu kadar olumsuz sözün üzerine belirtmek isterim ki, üçüncü gözü etkin hale getirmek için gereken uygulamalar düzgün ve düzenli olarak yapıldığı takdirde -istisnai bir durum olmadığı sürece- ortaya bir sorun çıkmayacaktır. Eğer halterci[!] değilseniz, kendinizi 120 kiloluk[!] bir ağırlığı kaldırmak için zorladığınızda neler olabilir tahmin edersiniz. Bir de hakikaten kaldırabildiğinizi düşünün daha büyük facialar olacaktır. Hayatınızdaki her eylem için düzgün ve düzenli olmanız herkesten çok kendinize fayda sağlayacaktır. Victor Hugo’nun söylediği gibi: “Körler aydınlık bir dünya görürler karanlıkta. Gönül gözü açılır, dünya gözü kapandığında.”
1-İnsan bedeninde bulunan erkeyi tüm vücuda dağıtan erke noktaları.
Kaynakça
1) “Dış Uzay Nereden Başlar?”, Popular Science Türkiye, 19 Haziran 2018, popsci.com.tr (Erişim tarihi: 23.11.2020)
2) Ceylan OLÇAŞ, “Kutsal Kozalak”, News, Ekim ayı sayısı, arkasnews.com (Erişim tarihi: 23.11.2020)
3) Nazife VARLI, “İslami Bakış Açısıyla Epifiz Bezinin İşlevi”, Çekmece İzü Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 8, Sayı:16, yıl:2020, s. 84-90 (Erişim tarihi: 23.11.2020)
4) Yazar: Beyinsiz, “Bilim, İnsan Ruhunun Nerede Olduğunu Açıkladı”, Beyinsizler, yıl:2017, beyinsizler.net (Erişim tarihi: 23.11.2020)
5) “Sodyum floridden uzak durulma çağırısı”, Memurlar.net, 11 Mayıs 2016, memurlar.net (Erişim tarihi: 23.11.2020)
6) https://tr.wikipedia.org/wiki (Erişim tarihi: 23.11.2020)
7) İrem SUREL, “Üçüncü Göz Nedir ve Üçüncü Gözü Açmanın Yolları Nelerdir?”, KooplogKooplog, yıl:2019, kooplog.com (Erişim tarihi: 23.11.2020)
8) İrem ERDEM, “Üçüncü göz dedikleri epifiz bezi: Kalp gözü”, INDIGO, 19 Mart 2014, indigodergisi.com (Erişim tarihi: 23.11.2020)
9) Altay ŞENGÜR, “Ruh ile Yaşam Arasındaki Bağı Kurduğu Söylenen ve Üçüncü Göz Olarak Bilinen: Epifiz”, Onedio, 08.11.2015, onedio.com (Erişim tarihi: 23.11.2020)
(Derginin Dördüncü Sayısını Okumak İçin Tıklayınız)