Osmanlı Devleti’nde Tanzimat’la başlayan ilk çağcıllaşma hareketleri, II. Meşrutiyet’e kadar devam etmiştir. Çağcıllaşma, özellikle II. Meşrutiyet döneminde gelişmiş ve bu süreçte yaşamın eğitimsel, hukuksal, siyasal ve toplumsal alanlarında değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Toplumun yarısını oluşturan kadın, değişim ve dönüşümün yaratacağı tartışmaların odağı haline gelmiştir. Aydınlar, katıldıkları fikir akımlarının etkisiyle Doğu-Batı kadını arasındaki farkları tespit etme gayretine girmişler ve Osmanlı kadınının toplum içinde daha etkin olmasını beklemişlerdir. Kadın konusundaki tartışmalar basında yürütüldüğünden kadınlar, dönemin en etkili aracını kullanarak kadın dergilerinde yazmaya başlamışlar, arzularını dile getirmişlerdir.
1909’da yayımlanan Cemiyetler Kanunu, halk [sivil] toplum örgütlenmelerini düzenleyen temel bir yasadır. Cemiyetler Kanunu ile cemiyet kurma hakkı, hiçbir yasal sınırlama getirilmeden kurulan derneklere meşruiyet kazandırmıştır. Böylelikle II. Meşrutiyet Dönemi’nde pek çok dernek kurulmuştur. Kadınlar ilk kez yardım derneklerinde bir araya gelerek örgütlenmiş, genelde eğitimsel, kültürel,[!] toplumsal sorunları ve kadın hareketlerini [feminizm] konu eden siyasi içerikli dernekler kurmuşlardır. II. Meşrutiyet Dönemi’nde 1913 Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’nın yarattığı toplumsal sorunlar nedeniyle dönemin iktidarı İttihat ve Terakki de kadın dernekleri kurmuş ve mevcut dernekleri desteklemiştir. Savaş yıllarında iş gücünün kaynağı erkeklerin orduda bulunmasıyla kadınların istihdamına ihtiyaç duyulduğundan dernekler yoluyla kız çocuklarının meslek öğrenmesi ve kadınların çalışma hayatına katılması sağlanmıştır. Yani Osmanlı’da sanayileşmenin kadın istihdamına etkisi, çağcıllaşma ve kadın arasındaki köprüyü kurmuştur.
Kadın derneklerinden Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti, kadının çalışma hayatına katılması için fazlasıyla çaba göstermiştir. Kadının iktisadi hayatı canlandırmaya yönelik faaliyetlerinin artması gerektiğini savunan dernek, aynı zamanda kadınların erkeklerden daha az para kazanmasına da karşı çıkmıştır. Kadının toplumsal yaşamdaki yeri yalnızca iktisadi alanda tartışılmamış, ayrıca ailevi hayatta “annelik” ve “eşlik” üzerinden ahlak, zerafet, vatanseverlik kavramlarıyla da irdelenmiştir. Hatta dönemin Batı beğenilerinin [moda] Osmanlı kadını üzerindeki etkisi ve kadınların “tüketim çılgınlığı”, israfı da tartışılan diğer bir konu haline getirmiştir. Gerek cemiyetlerin yayın kuruluşlarından kadın dergileri gerekse bağımsız dergiler bu konuları ele almıştır.
Terakki Muhadderat (1869)
Terakki Muhadderat, 1868’de bilim ve teknik[!] haberler vermek üzere kurulan Terakki gazetesinin, [!] pazar günü kadınlara yönelik haftada bir çıkarttığı gazete ekidir. Yayımcısı Ali Raşit’tir. 1869’da çıkartılmaya başlanan Terakki Muhadderat, ismini Arapça “muhaddere” yani örtülü, namuslu, iffetli kadın anlamındaki sözcükten almıştır. Bu sebeple Müslüman kadınlara atıfta bulunurken sıklıkla muhadderat kelimesi kullanılmaktadır. Dergide daha çok kadının toplumsal yaşamdaki görevlerine, ilim ve ahlak eğitimine değinilmiştir. Aile, toplumun önemli bir parçası görüldüğünden aile hayatında erkek ve kadın üyelerin sorumlulukları paylaştırılmıştır. Kadın yalnız ev içindeki düzenden ve çocuk bakımından sorumluyken erkek evin maddi gelirinden sorumludur. Dergide eşler arasında iyi geçinme, ilmin her Müslüman üzerine farz olduğu gibi konular ele alınırken kadın hakları bağlamında ise kadının bedenen aciz olduğu ve bu sebeple himaye edilen konumda bulunduğundan söz edilmektedir. Bununla birlikte bazı kadın yazarların bu söyleme karşı çıktıkları da görülmüştür.
Terakki Muhadderat, Tanzimat dönemi kadınlarının mektuplarını yayımlamasına fırsat vermesi açısın- dan da önemlidir. “Rabia” imzasını taşıyan bir mektupta şöyle yazılmıştır:
“Şurasını iyi bilmek gerekir ki ne erkekler kadınlara hizmetkâr ne de kadınlar erkeklere cariye olmak için yaratılmıştır. Erkekler hüner ve marifetleriyle hem kendilerini hem de hepimizi geçindirebiliyorlar da biz niçin bilgi ve hüner kazanmaya kudretli olamıyoruz? El ve ayak, göz, akıl gibi vasıtalarda bizim erkeklerden ne farkımız vardır? Biz de insan değil miyiz? Yalnız cinsimizin ayrı oluşu mu bu halde kalmamıza sebep olmuştur? Bunu hiçbir sağduyu sahibi kabul etmez. Eğer öyle olmak gerekse idi, Avrupa kadınları da bize benzerdi. Bilgiden yoksun kalmamıza meşru örtünmemiz sebep gösteriliyorsa ona da taşrada bulunan kadınlarımızı göstermekle yetinirim. Çünkü onlar erkeklerine her çeşit hizmette yardım etmekte, erkeklerle beraber çalışmaktadırlar.”¹
Ayine (1875)
“Muhadderât ve etfâle mahsûsdur”
Ayine dergisi, Selanik’te 14 Kasım 1875’te başlayan yayın hayatını Ekim 1876 tarihine kadar sürdürebilmiştir. Derginin ismi “ayine” Farsça bir kelimedir. Türkçesi ayna olup dergide simgesel bir anlam taşımaktadır. Dergiye “ayine” adının verilmesinin nedeni; derginin hem dönemin kadınlarını ve çocuklarını yansıtarak onların içlerinde bulundukları durumu görmelerini ve değerlendirmelerini hedeflemesi hem de aynanın bir ziynet eşyası olması hasebiyle kadın ve çocukların ilmi ve ahlaki süslenmelerinde araç görülmesidir.
Ayine, dönemin gazetelerinden Zaman gazetesinin eki şeklinde, haftada bir defa pazar günleri çıkmıştır. Bununla birlikte gazete almaksızın sadece derginin satın alınabileceği de belirtilmiştir. Dergideki yazılar kadın ve çocukların eğitimine yönelik kaleme alındığı için yazı dilinin günlük konuşma diline yakınlığına özen gösterilmiştir. İçerik bakımından ise çocuklarda; dini eğitim, çocuk eğitiminde ailenin ve çevrenin etkisi, çocuklarda matematik,[!] güzel yazı, tabiat bilgisi gibi konular ele alınmıştır. Dergiye göre çocuk eğitimi insanlık için en önemli konulardan biridir. Çocuk eğitimi görevi öncelikle anneye layık görüldüğünden kadının, “annelik” vasfı gereği insanlığı yetiştireceği için eğitilmesi gerekmektedir. Dergide, kadının eğitimli olmamasının olumsuzluklarına yönelik çeşitli yazılar yazılmıştır. Buna yönelik ele alınan bir hikâye şöyledir:
“Vaktiyle bir kadına gurbette olan kocasından mektup gelir. Okuma bilmediği için mektubu hoca kıyafetli sarıklı birine götürür. Tabi gerçek bir âlim değildir bu kişi, kadının telaşlı ve ısrarlı hali onu zor durumda bırakır ve bir yalan uydurur. Kadının endişeli durumundan yola çıkarak kocasının öldüğünü söyler. Kadın feryat edince de tüm komşular etrafına toplanır ve mektubu açıp okuduklarında, kocasının on beş güne kadar geleceği yazmaktadır.”²
Kadın eğitiminde okulların yetersizliğinden ve özellikle kız çocuklarının okula gitmemesinden yakınılmıştır. Dergide, kadınları eğitimden uzaklaştıran etkenlerin başında geleneksel toplumun kadının aydınlanmasın engellemesi ve evlilik hazırlığına yönelik yapılan çeyizin okumaktan daha önemli görülmesi gelmektedir. Bunun dışında kadınlara maddi görevler de verilmiştir.
Ev idaresi kadınların sorumluluğunda görüldüğünden kadının iktisadi bilgisiyle israfın önüne geçmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca dergide kadınların tarih bilgilerine ulaşamadığı söylenerek tarih eğitimine yönelik yazılar da yayımlanmıştır. Tarih öğrenimi ile vatandaşlık görevi gereği askeri yardımda bulunmanın önemi de ifade edilmiştir. “Evvel kendi ilmihalini öğrenmeye dinen mecbur olduğu gibi milletini muhafaza edebilmek için kendi milletinin tarihini bilmelidir.”³
Şükufezar (1883)
Şükufezar dergisi, sahibi ve yazarları kadın olan ilk kadın dergisidir. 1883 yılında yayım hayatına başlayan derginin ismi Farsça kökenlidir ve çiçek bahçesi anlamına gelmektedir. Derginin diğer önemli özelliği ise dergide yazı yazan kadınların erkek isimleri ile değil de kendi isimleriyle yazılarını yayımlatmalarıdır. Derginin sahibi Arife Hanım, yazarları Münire, Fatma Nevber’dir. Arife Hanım aynı zamanda yazarlık da yaparak derginin ilk sayısında “Biz ki saçı uzun, aklı kısa diye erkeklerin alayına hedef olmuş bir taifeyiz. Bunun aksini ispat etmeye çalışacağız. Erkekliği kadınlığa, kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek çalışma ve gayret yolunda olacağız.” diyerek derginin ilkesini ifade etmiştir.
Hanımlara Mahsus Gazete (1893)
Hanımlara Mahsus Gazete, 1895-1908 yıllarında aralıksız yayımlandığından dönemin diğer kadın dergilerinin en uzun ömürlüsüdür. 1910 yılında Teali-i Vatan Osmanlı Hanımlar Cemiyeti’nin yayın kuruluşu halinde yeniden neşredilmeye başlanmış, 50 sayı daha çıkarılmıştır. Derginin sahibi İbnülhakkı Mehmed Tahir Efendi’dir. Yazarları arasında Nigar bint Osman, Fatma Aliye, Emine Semiye, Leyla (Saz), Rana bint Saffet, Fatma Fahrünüssa, Münire, Halide bint Edib (Halide Edip Adıvar) gibi isimler vardır. Dergi birçok edebi türde yazılar, haberler, resmî duyurular ve tercümeler yayımlamıştır. Yazılan makalelerin içeriğini kadınların eğitimi, kız çocuklarının okutulması gerekliliği, ev idaresi, yeni beğeniler, [moda] dikiş gibi konular oluşturmaktadır. Hem Osmanlı topraklarından hem de Fransa ve Kafkasya’dan okuyucu mektupları gelmiştir. Çok sayıda okuyucusu bulanan derginin yöneticileri, devletten destek görmüştür.⁴
Mehasin (1908)
“Bir milletin nisvanı derece-i terakkisinin mizanıdır.”
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra 13 Eylül 1908 yılında yayımlanan Mehasin’in başyazarı Mehmet Rauf’tur. Aylık yayınlanan kadın dergisinde, aynı zamanda Celal Sahir, Köprülüzade Mehmet Fuat, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Cenap Şehabettin, Fatma Aliye, Şükûfe Nihal ve Tevfik Fikret gibi isimler de yazmıştır. Derginin kadın yazarları ise İsmet Hakkı Hanım, Zühre Hanım, Halide Salih, Zekiye Hanım’dır.
Mehasin, çıkış nedenini Abdülhak Hamid’in “Bir milletin çağdaşlığı, o milletin kadınlarına verdiği değerin ölçüsüdür.” sözleriyle ifade etmektedir.⁵ Bu sebeple, ele alınan yazılar kadınları her alanda bilgilendirmek için yazılmıştır. Osmanlı kadınını toplumsal ve kamusal hayatta etkin hale getirmek amaçlarındandır. Kadının eğitim hakkı engellenmemeli, kadınlar çalışma hayatında meslek sahibi olabilmeli fakat eğer kadının çalışmasına ihtiyaç yoksa ailesi ile en doğru şekilde ilgilenmesi gerektiği belirtilmektedir. Ayrıca dergide kadının toplumdaki varlığı siyasi açıdan da tenkit edilmiştir. Derginin yazarlarından Hamide Hanım’ın dokuzuncu sayıdaki yazısında şu ifadeler yer almaktadır:
“Asıl esaslı vazife hükümete, münhasıran hükümete aittir. Hükümet hiç zaman kaybetmeden memleketin her köşesine kadın mektepleri tesis etmelidir. Milletin ve kadınların en büyük ihtiyacı budur. Kadınlarımız hiç olmaz ise okumayı, yazmayı, beşeriyeti, hakkı, hakikati öğrendikten sonra ilerleme hakkımız olur”⁶
Ahmet Hikmet de toplumun gelişememesinin nedenini şöyle açıklar:
“…şarkın bu düşkünlüğü kadınlarının küskünlüğünden ileri geliyordu. Çünkü zevcelerini, ninelerini, hemşirelerini ayakaltına almak isteyen bir kavim pâymâl olur”⁷
Mehasin, dönemin ilk renkli gazetesidir. Derginin diğer önemli bir özelliği ise derginin kapak resimlerinde Osmanlı kadınına örnek olması adına Batılı biçimde giyinmiş kadınların yer almasıdır. Ayrıca derginin satışlarını arttırmak adına kupon[!] karşılığında saat hediye ettiği görülmektedir.⁸
Kadınlar Dünyası (1913)
Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin yayın kurulu Kadınlar Dünyası dergisi, 1913-1921 yıllarında yayımlanmıştır. Derginin sahibi Ulviye Mevlan, müdürü Emine Seher Hanım’dır. Başlıca yazarları arasında Mükerrem Belkıs, Emine Seher Ali, Fatma Nasib, Nadire Nazım, Aliye Cevat, Atiye Şükran, Mediha Nasib, Yaşar Neziha, Feride Nihai, Nigar Ferit, Cevriye Cemil, Münire İhsan gibi isimler bulunmuştur.
Kadınlar Dünyası dergisi başta günlük yayımlanırken daha sonra haftalık çıkmaya başlamıştır. Haftalık çıkmaya başladıktan sonra resimli yayımlanan dergi, Türk kadınının fotoğrafını[!] yayımlayan ilk dergidir. Ayrıca derginin sahibi, yazarları ve hatta mürettepleri bile kadındır.⁹ Derginin bu tür özellikleri, isminin hakkını vererek dönemin diğer kadın dergilerinden farklı olduğunu ve kadın hakları savunucusu [feminist] bir bakış açısını takip ettiğini göstermektedir.
Dernek ve yayın kuruluşu Kadınlar Dünyası, kadın haklarına yüksek bir özveri ile bağlıdır ve toplumun kökten bir değişime gitmesini savunmuştur. Dergi, kadını kısıtlayan geleneklere ve fikirlere, eşitsizliğe ve eğitimsizliğe karşı adeta bir mücadele içindedir. Aynı zamanda haklarını aramayan ve haklarına ulaşmaya çabalamayan kadınları “uyandırma” gayretindedir. Aziz Haydar Hanım, bir yazısında “Hep bekleriz. Diğer milletler refâh ve saâdetlerini toprakların, kumların içinde, dağların, kayaların arasında, denizlerin ka’ibipayanında, kalblerin namütenâhî bediîyetinde ararken biz yalnız duâ, yalnız temenni, yalnız inşâllah ile vakit geçiririz.”10 diyerek toplumun ortak hareket etmesi gerektiğine ve yalnızca temenni ile hareket etmeyip icraat gösterilmesi gerektiğine atıfta bulunmuştur.
Kısa zamanda kendini kamuoyuna duyuran dergi, pek çok alanda kadınlara istihdam sağlamıştır. (Kadınlara sağlanan istihdam hakkında bir örnek için bkz. Evrenkent Kalemleri Dergisi 2. sayı “Kadınların Dünya Mücadelesi: Telefon Memureliğine Giriş”)
***
Osmanlı geleneksel döneminde kamusal alanda kısıtlı da olsa varlığını gösteren kadın, toplumsal alanda erkek ile eşit şartlara sahip değildir. Kılık kıyafetten eğitime kadar pek çok kısıtlamalar ancak Tanzimat döneminde Batı kültürünün toplumda da etkisini göstermesiyle sorgulanmaya başlanmıştır. Tanzimat’la başlayan değişimler, Meşrutiyet dönemine gelindiğinde hız kazanmıştır. Böylece kadınlar beklentilerini, isteklerini ve haklarını basın aracılığıyla dile getirmeye çalışmışlardır. Sadece aileyle sınırlı bir yaşamı reddeden, erkeğin sahip olduğu tüm hak ve olanaklardan istifade etmek isteyen kısacası eşitliği ve özgürlüğü talep eden kadınlar; Millî Mücadele döneminde de aynı bilinç ile her alanda varlık göstererek cumhuriyetin kurulmasında önemli bir görev üstlenmişlerdir.
1) Nermin MUTLU, “Popüler Kadın Dergilerinde Kadın Temsili (Örnek Olay: Cosmopolitan Dergisi)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2009 ss.38-39.
2) Mine Erbulmuş, “Bir Çocuk ve Kadın Dergisi Olarak Ayine (1875-1876): Osmanlı Eğitim Tarihi Açı- sından Değerlendirilmesi”, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2019” ss.39.
3) Aynı eser, ss.40.
4) Zehra ÖZTÜRK, “Hanımlara Mahsus Gazete”, İslam Ansiklopedisi, EK-1., Ankara 2020 ss.533-534
5) Susin GÖREN KEKEÇ, Raci TAŞCIOĞLU, “II.Meşrutiyet Dönemi Türk Basınında Kadın:Mehasin Dergisi Üzerine Bir İnceleme”, Türk Basın Tarihi Uluslararası Sempozyumu 19-21 Ekim 2016, Elazığ, I., (hzl.Uzman Merve Uğur) Ankara 2018, 690-723
6) Aynı eser, ss.714
7) Aynı eser, ss. 710
8) Mesure GÖK, “II.Meşrutiyet Dönemi Kadın Dergi ve Gazetelerinin Osmanlı Kadını Üzerindeki Etkile- ri (1908-1914), Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kah- ramanmaraş 2021 ss.35
9) Nermin MUTLU, “Popüler Kadın Dergilerinde Kadın Temsili (Örnek Olay: Cosmopolitan Dergisi)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2009
(Derginin Dokuzuncu Sayısını Okumak İçin Tıklayınız)