Osmanlı Devleti’nde Tanzimat ile başlayan çağdaşlaşma süreci, önce sarayda daha sonra saraya yakın ailelerde ve toplumun ileri gelenleri arasında başlayarak halk arasında yaygınlaşmıştır. Cemiyetler ile beraber gazetecilik[!] kültürünün[!] de yaygınlaşması, Batı’nın yakından takip edilmesini sağlamıştır. Dönemin yazarları, Türk kadınının toplumdaki konumunu basın yoluyla çokça tartışmış, kadın hakları pek çok dergide ve gazetede gündeme getirilmiştir. Peki kadınlarımız bu hak arayışının neresindedir? Kadınların eğitiminde, okullaşmanın II. Abdülhamid döneminde başlayarak II. Meşrutiyet döneminden itibaren yaygınlaşması ile Türk kadını iktisadi ve içtimai alanda kendini göstermeye başlamıştır. Gerek kadın cemiyetleri gerekse kadın dergileri (Kadın dergileri hakkında örnek için bkz. Evrenkent Kalemleri Dergisi, Sayı 9, “Osmanlı Kadın Dergilerine Bir Bakış”) ile seslerini duyuran kadınlar, günümüz Türk kadınına da hak arayışı konusunda örnek teşkil etmektedir.
Nigar Bint Osman (1856-1918)
Mâni Oluyor Halimi Takrire Hicâbım
Mâni oluyor halimi takrire hicâbım,
Üzme yetişir, üzme, fırâkınla harabım.
Mahv oldu sükûnum, beni terk eyledi hâbım,
Üzme yetişir, üzme, fırâkınla harâbım.¹
II. Abdülhamid tarafından şefkat nişanıyla ödüllendirilen Şair Nigar Hanım, Harp Okulu Müdürü Macar Osman Paşa’nın kızıdır. Osmanlı ileri gelenlerinden olması sebebiyle iyi eğitim almış; piyano[!], resim, dikiş dersleri ve ayrıca yabancı dil dersleri görmüştür. Devrin Demet, Parça Boğçası, Kadın, Hanımlar Âlemi, Nilüfer ve Mütalaa gibi kadın dergilerinde yazılar yayımlayarak Osmanlı kültür hayatında ün salan Nigar Hanım, aynı zamanda sanatkâr bir çevreye sahiptir. Her salı günü Şişli’deki konağında Recaizade Mahmut Ekrem, Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Nazif, Abdülhak Hamid Tarhan, Ahmet Rasim, kemani Tatyos Efendi, piyanist[!] Furlani ve Hegey, ressam Zonaro, Maarif Nazırı Münif Mehmet Tahir Paşa gibi seçkin isimleri ağırlamıştır. Kadınlı erkekli düzenlenen bu toplantılar, gelen tüm eleştirilere rağmen Nigar Hanım’ın yenilikçi tavrını göstermektedir.
Batı’nın kadına sağladığı tüm haklara Türk kadınının da sahip olmasını isteyen yazar, buna rağmen kadın ve erkek arasında tam bir eşitlik kurulamayacağını düşünmektedir. Muhtemelen, Nigar Hanım’ın kadın erkek eşitliğine inanmamasının asıl nedeni toplumda henüz kadın hareketinin[!] görülmemesidir. Zira Nigar Hanım, kadın haklarının sağlanması konusundaki arzusunu yazıları ve faaliyetleri ile gerek okurlarına gerekse çevresine kanıtlamıştır.
Basın hayatında önemli başarılara imza atan Nigar Hanım’ın şiirleri yalnızca kadın dergilerinde değil, dönemin meşhur Servet-i Fünun Dergisi’nde de yayımlanmıştır.
Fatma Aliye Topuz (1862-1936)
Fatma Aliye Hanım, Mecelle’yi kaleme alan Osmanlı devlet insanı Ahmet Cevdet Paşa’nın kızıdır. Fatma Aliye Hanım’ın eğitim hayatına babasının tarihçi ve hukukçu kimliğinin, annesinin desteğinin etkisi büyüktür. Çocuk yaştan beri Fransızca dersleri alan Fatma Aliye Hanım, okuyucu karşısına ilk defa “Bir Kadın” imzalı tercüme bir eser ile çıkmıştır. Dönemin basınında bir kadının iyi bir Fransızca ile eser tercüme edebilmesine pek alışılmadığından bu çevirinin bir kadın tarafından yapıldığına inanılmamıştır. Bu sebeple Fatma Aliye Hanım, bir süre Tercüman-ı Hakikat’te yayımlanan yazılarında “Mütercime-ı Meram” imzasını kullanmıştır.
Türk Edebiyatı’nın gözde yazarı Ahmet Mithat Efendi, Fatma Aliye Hanım’ı yazı yazması konusunda yüreklendirerek kendisiyle devamlı mektuplaşmıştır. Mektuplar genelde edebiyat, kadın eğitimi, İslamiyet, fikri ve felsefi meseleler etrafında şekillenmiştir. Ahmet Mithat Efendi başarılı bulduğu öğrencisi Fatma Aliye Hanım’ın kişiliğini, fikriyatını ve gelişimini sık sık takdir etmiştir. Ona göre Fatma Aliye Hanım örnek bir kadın yazardır. Öyle ki Fatma Aliye Hanım, bir gün Ahmet Mithat Efendi’ye teşekkür mahiyetinde el işi seccade hediye etmiştir. Ahmet Mithat Efendi ise kendisine verilen bu hediyeye “Ben(ce) fâzıl ve feylesof kızımın en mûteber nakışı nakş-ı kalemidir.”² diyerek karşılık vermiştir.
Fatma Aliye Hanım, kadınların toplumsal hayattaki yeri, İslam’da kadın, kadın eğitimi gibi konuları ele alarak Osmanlı kadın hareketine pek çok katkıda bulunmuş hatta kadın hareketini başlatmıştır diyebiliriz.
“Şu satırları kadınlığı müdafaa fikriyle dahi yazmıyorum. Zira mesail-i insaniyede âcizelerince kadın ile erkeğin farkı olamaz. Hepsi insandır. İnsaniyete hizmet ise ancak hakikatle olur. Husemâmızı, muarızlarımızı iskât edecek olan hakikattir.”³
Emine Semiye Önasya (1864-1944)
Fatma Aliye Hanım’ın kız kardeşi Emine Semiye Hanım, aynı zamanda Nigar Hanım’ın da pek yakın arkadaşıdır. Emine Semiye Hanım’ın kadın hareketine destekte bulunan kardeşinden ve arkadaşından farkı ise kadın haklarını siyasi alanda da savunmasıdır. Yayın hayatına Hanımlara Mahsus Gazete’de yazılar kaleme alarak atılan Emine Semiye Hanım, daha sonra Mehasin ve Kadın isimli kadın dergilerinde de yazmış, İnci ve Mütalaa dergilerinde de başyazarlık yapmıştır.
“Ey nisvan-ı İslam… Ey muhterem hemşirelerim! Çünkü kadınlar erkeklerden keskin olan zekâları sayesinde iyi okurlarsa çok öğrenecekler. Rabbimiz Teala’nın verdiği ve peygamberimiz efendimiz hazretlerinin tebliğ buyurduğu imtiyazlara akılları da erecek..! Ticarete, sanata süluk ederek nafakalarını kazanacaklar. Sonra erkeklerin başlarına indirmek istedikleri maddi ve manevi darbelere artık boyun eğmeyecekler”⁴
Emine Semiye Hanım diğer kadın yazarların aksine geleneksel görüşü tamamen reddederek kadının her anlamda özgür olması gerektiğini savunmuştur. İsviçre ve Fransa’da ruh bilimi [psikoloji] ve toplum bilimi [sosyoloji] üzerine eğitim gören yazar, kadınların aydınlanması ve gelişmesi için eğitimin gerekliliğini vurgulamıştır.
Roman[!] ve hikâye alanında ablası Fatma Aliye Hanım’ın gölgesinde kaldığı düşünülse de Emine Semiye Hanım, edebiyat dünyasına önemli eserler katmıştır. Sefalet adlı romanının Sırp bir kadın tarafından tercüme edilmesi ve eserin Sırbistan’da büyük yankı uyandırması üzerine Sırp hükümeti, Emine Semiye Hanım’ı “Sen Sava” nişanı ile ödüllendirmiştir.
Makbule Leman (1865-1898)
Osmanlı basınında makaleleri ve şiirleriyle ünlenen diğer bir isim ise Makbule Leman Hanım’dır. II. Abdülhamid döneminde “şefkat nişanı” ile ödüllendirilen yazar, Hanımlara Mahsus Gazete, Hazine-i Evrak, Hazine-i Fünûn gibi süreli yayınlarda yazılar kaleme almıştır. Geleneksel yapıdan uzaklaşmadan kadının bilinçlenmesini isteyen ve toplumun yükselişinin kadınların yükselişinde aranması gerektiğini savunan Makbule Hanım, kadının eğitilmesini her şeyden önce iyi eş, anne ve Müslüman olmak için gerekli görmüştür.
“Biçilmiş câmedir nisvâna tahsil
Fakat ya ak gerek ahlaka dâir
Kalem tutmaklığa kim olsa kâdir”⁵
Halide Edip Adıvar (1884-1964)
Halide Edip Adıvar, şöhretini daha çok Milli Mücadele döneminde kazansa da adını ilk defa 1897’de John Abat’tan yaptığı Mâder adlı tercüme ile ve daha sonra Tanin gazetesinde yayımladığı yazılarla duyurmuştur. Yayımlanan yazıları sadece Tanin gazetesiyle sınırlı kalmamış, İngiltere’de basılan Nation dergisine “Türk Kadının İstikbali” adlı gönderdiği mektup ülke kamuoyunda büyük ilgi görmüştür:
“Meşrutiyetten önce kadınlar hiç önemsenmezdi. Diğer edilen şeyler gibi nitelikleri de görmezden gelinir; kendi ayakları üzerinde durma hakkı yok sayılırdı. Buna ilaveten genellikle kendi başına konuşabilecek hiçbir kadın bulunmadığı veya varsa bile sayılarının bir ikiyi geçmediği düşünülürdü. Ama bugün bunun tam aksi ortaya çıktı…”⁶
28 Nisan 1913’te Osmanlı’nın ilk kadın hakları savunucusu [feminist] örgütü niteliğine sahip Teali-i Nisvan Cemiyeti’nin başkanlığını üstlenen Halide Hanım, bu dernek etrafında kadınların eğitimi ve istihdamı için pek çok faaliyet yürütmüştür. Aynı zamanda Halide Edip Adıvar’ın savaş yıllarında padişaha, “savaşa katıl” çağrısı yapacak kadar cesaretli duruşu ve toplanış [miting] konuşmaları o dönemin kadınlarına kadın hareketi konusunda örnek temsil etmesi açısından önemlidir.
I. Dünya Savaşı yıllarında Amerikan Elçiği’ndeki bir yemekte “Türkiye’de hali hazırda yaşanan kadın hareketi nihayetinde yeni bir olay değil… Bu hareket yalnızca bir yeniden doğuş [Rönesans], bir zamanlar mevcut olan bir durumun yeniden hayata geçirilmesinden ibaret. Bir zamanlar Türk kadınları kocalarının ve erkek kardeşlerinin sahip oldukları tüm haklara sahiptiler.”⁷ diyerek kadının toplumdaki konumunun eski Türk tarihindeki farklılığına değinmiştir.
Nezihe Muhiddin Tepedelengil (1889-1958)
Eğitimine Kandilli’deki bir mektepte başlayan Nezihe Muhiddin Hanım, özel derslerle öğrenime devam etmiştir. Öğretmenlik yaptığı sırada Hanımları Esirgeme Derneği’nin kurucuları arasında bulunarak kız çocuklarının eğitimi, kadınlara yardım gibi hayır işleriyle ilgilenmiştir. Halide Edip Adıvar, Fatma Aliye Topuz ve Nakiye Elgün gibi isimlerle tanışarak dergilerde ve gazetelerde yazmaya başlamıştır. Kadının toplumsal hayatın yanı sıra siyasal alanda da yer alması gerektiğini savunan Nezihe Hanım, 1923 yılında Kadınlar Fırkasını kurmuştur. Fırkanın kuruluş amacı Süs dergisinde; “Kadın ülkenin her yerinde yaşanan siyasi, içtimai ve iktisadi sorunların içinde olmasına ve bu sorunlardan etkilenmesine karşın bu alanlarda gözle görülür biçimde çalışamamaktadır. Amaç yer yer ortaya çıkan kadın varlığını ve kişiliğinin kitlevi bir şekle dönüştürülmesidir.”⁸ şeklinde açıklanmıştır.
Şükufe Nihal Başar (1896-1973)
II. Meşrutiyet yıllarındaki kadın hareketinden etkilenen diğer bir isim de Şükufe Nihal Başar’dır. Darülfünun mezunu yazar, Nigar Hanım gibi edebi toplantılar düzenlemiş ve bu dönemde kadın derneklerinde, dergilerinde etkin olarak çalışmıştır. Şükufe Hanım, çağdaşlaşma ile meydana gelen yeni kadın imgesine, hem eserleriyle hem de faaliyetleriyle katkıda bulunmuştur.
21 Mart 1914’te Kadınlık dergisinin ilk sayısında yayımlanan “Bugünün Genç Kadını” adlı makalesinde, Şükufe Nihal Hanım adeta Türk kadınının gafletten uyanmasını, değişime ayak uydurmasını istemiştir:
“…
Ey genç kadın! Acılarla dolu boşluklarda inleyen şu sayıklamalara cevap ver. Bak, zavallılar annesiz, rehbersiz bu korkulu dünyaya daldılar. Zavallıydın, rehbersizdin, fakat artık konumunu öğrendin. Bu milleti bu yıkılmış, yorulmuş milleti ninelerinin o perişan uykusuna dalmadan sen kurtaracaksın.
Görevinin önemini takdir ederek bütün azminle, ciddiyetinle şu sefalete atıl. Gör ne facialar ne uçurumlar var. Yükselmeden yaşamak aşağılanmaktır. Başındaki taç ya da muhteşem sarı siyah halkalar seni yükseltmez. Biraz düşün yükselmeyi sağlayan gerçek araçları, amaçları bul, bilginin süslenmişiyle bak, ne aydınlık ne saygıdeğer olacaksın.
Biraz başını kaldırıp şu aydın göğü, yüksek gururlu ayı, saf yıldızları gör ki hissine gurur ve incelik, kalbine ağırbaşlılık ve samimiyet gelsin. Çünkü ah! Sen bugün pek değersizsin, ancak bunu hissetmiyorsun. Bak, bu zehir gibi bir itiraf. Hayatın yüceliğini biraz hisset. Oh! O seni ne kadar yükseltir. Sabahlara dikkat et, ne şevk ile açılıyor aydın ufuklar ne derin bir mutluluk esintisi var. Yaratılışın o muazzam parlaklığı karşısında sen bu acılara ve sefalete dayanabilir misin? Hayır, değil mi? Öyle ise haydi yavaş yavaş kıpırdan, ilk adımların pek acemi olacak belki şu milyonlarca[!] halk seni tanımayacak. Zarar yok. Çünkü kabahat sende, çünkü sen onlara hiçbir vakit onların annesi olduğunu hatırlatmadın. Fakat ağlama, kederli olma artık gerçekten parlayan bir ümitle esas amacına doğru yürü. Zengin ruhundan onlara gerçek güneşler doğsun, biraz hayat bulsun. Sonra onlar medeniyeti yavaş yavaş tanıyacaklar ve saygıyla ellerini öperlerken sen artık aydın bir geleceğin güzel, sevinçli, hayat sahibi bir neslin en büyük şerefini ve mutluluğunu hissedecek, suçluluk azabından kurtulan açık alnınla gökyüzünde sonsuzluklara yükseleceksin, yükseleceksin.”⁹
Şükufe Hanım, Cumhuriyet Döneminde de etkinliğini devam ettirmiştir. 1924’te kurulan Türk Kadınlar Birliği’nin kurucularından Şükufe Nihal Hanım’ın, aynı zamanda Nezihe Muhiddin Hanım’ın kurduğu Kadınlar Fırkasında üst düzey görev alması, kadın hakları konusundaki mücadelesini ve hiçbir şeyden çekinmeyişini göstermektedir.
Ulviye Mevlan Civelek (1893-1964)
Ulviye Mevlan Civelek’in Osmanlı basın hayatına getirdiği en önemli yenilik; kurduğu Kadınlar Dünyası dergisinin yazarları arasında seçkin hanımların yanı sıra halktan da yazar bulunmasıdır. Ulviye Hanım kadınların, hak arayışlarını artık kendilerinin dillendirmeleri gerektiğini düşünmekteydi. Bu sebeple dergisinde kadınların istihdamı, eğitim hakkı, kadın hukuku, aile ıslahı gibi pek çok konuda yazılar yayımlamıştır.
“Milliyet namına iddiayı hürriyet ediyor, hür bir milletiz diyoruz. Diyoruz da nisviyeti esaretten kurtaramıyoruz. Bunun için ne topa ne tüfeğe ne de kılıca lüzum vardı. Müthiş silahlardan ziyade fikir ordusuna muhtacız.”¹⁰
***
Kadınlar, hak mücadelelerini seslerini duyurabildikleri her alanda; gerek basında gerekse gündelik yaşamda sürdürmüşlerdir. Kadınlara verilen hakların, “yine erkekler tarafından” ve mücadelesiz verildiğini söylemek; ancak okumayan, araştırmayan veya bilmek istemeyen bir aklın ürünüdür. Nitekim kadınlar, kadın hareketine toplumda eğitim hakkı bulunmadığı ve sindirildiği için katılamamışlardır. Bu durumun göz ardı edilerek yadırganması kabul edilebilecek bir husus değildir. Osmanlı kadın hareketinde, saray ve saray çevresindeki aydın kadınların başlattığı hak arayışı, gelişen basın olanakları ile birlikte kısa zamanda halka tesir etmiştir. Mücadelemizde bize öncülük eden tüm kadınları sevgiyle anıyoruz…
1) Şiirin bestelenmiş hali Atatürk’ün sevdiği şarkılar arasında yer almaktadır.
2) KOÇ, Murat, “Üdebâ-yı Nisvânın Yardımcısı Ahmet Midhat Efendi ve Fatma Aliye Hanım” A.Ü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, (48) 2012, ss.191-216
3) KARACA, Şahika, “Öncü Bir Kadın Yazar Emine Semiye’nin Kaleminden “İslamiyet’te Feminizm””, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 21 (2), 2012, ss.269-280.
4) KARACA, Şahika, “Öncü Bir Kadın Yazar Emine Semiye’nin Kaleminden “İslamiyet’te Feminizm””, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 21 (2), 2012, ss.269-280.
5) ELİUZ, Ülkü, “Meşrutiyete Giden Süreçte Yeni Kadın İmgesi: Fatma Makbule Leman”, BİLİG, (47) 2008, ss.177-192.
6) YILMAZ, Ayfer, “Halide Edip’te Kadın Hakları”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 20, 1, 2013, ss.119-134.
7) Aynı eser.
8) KANTER, Beyhan, “Osmanlı Basın Hayatında Kadın Yazarlar”, Tercüman-ı Ahval’in 150. Yılında İstanbul’da Fikir Gazeteciliği Sempozyumu (21-22 Ekim 2010) ss.17
9) AKAGÜNDÜZ, Ümüt, “Yayın Kritiği: II. Meşrutiyet döneminde kadın hareketi ve Şukufe Nihal’in Bugünün Genç Kadınına adlı yazısı”, Fe Dergi 8, (1) 2016, ss.111-117.
10) KUTLAR, Mithat, “Ulviye Mevlan:Yaşamı ve Düşünceleri”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008.
(Derginin Onuncu Sayısını Okumak İçin Tıklayınız)