“Ilıman bir ilkbahar akşamıydı. Gökyüzü, soluk mavi tonlarından[!] altın rengine dönüşüyordu, gün batımının nazik dokunuşuyla. Havanın içinde hafif bir esinti vardı; o esinti, taze çiçek kokularını taşıyarak etrafa yayılıyordu. Yolda yürüyüşe başladığımda, toprak hafif nemliydi ve yeni yeşermiş çimenler ayaklarımın altında nazikçe eğiliyordu. Fakat her adımda, toprak bana baharın uyanışını, doğanın canlanışını hissettiriyordu. Ağaçların dalları, hafif rüzgârın etkisiyle nazlı nazlı sallanıyor, kuşlar ezgili şarkılarıyla ağaçların tepelerinde raks [dans] ediyordu. Yürüdükçe, kuşların ötüşleri ve hafif rüzgârın şarkısı kulaklarımda bir çalgı topluluğuyla [orkestra] buluşuyordu. Güneşin son ışıkları, gökyüzünde raks eden kuş tüylerini altın rengine boyuyordu. Uzaklarda, dağlar ve tepeler, gün batımının altında yumuşak bir mora bürünmüştü. Manzara, doğanın zarafetinin resmini çiziyordu. Yolda ilerledikçe, çiçeklerin rengârenk paleti[!] göz kamaştırıcıydı. Mor, sarı, pembe ve beyaz renkli çiçekler bir arada, doğanın cömertliğini ve canlılığını sergiliyordu. Her bir çiçek, güneşin son ışıklarında parlıyordu. Yürüyüşüm boyunca, etraftaki sessizlik içsel bir huzur yaratıyordu. Doğanın ezgisi, içsel gürültülerimi sakinleştirmeme yardımcı oluyordu. Ilıman bir rüzgârın yanı sıra, doğanın sessizliği de konuşuyor, ruhumu yeniliyordu. Ilıman ilkbahar akşamında yapılan bu yürüyüş, doğanın uyanışının, huzurun ve güzelliğin bir kutlaması gibiydi. Her adım, yeni bir başlangıcın ve umudun simgesiydi, çiçeklerin, kuşların ve doğanın bir araya gelerek yarattığı eşsiz bir sanat eseriydi.”
Ben de size, kuşların ve doğanın bir araya gelerek yarattığı değil, insanların bir araya gelerek yarattığı eşsiz bir sanat eserinden bahsetmek istiyorum. ChatGPT… ve az önce okuduğunuz kısa deneme onun eşsiz sanat eseri. Size, “Bana ilkbahar akşamında yapılan bir yürüyüşü edebi bir dille tasvir eder misin?” desem saniyeler içerisinde az önce okuduğumuz gibi bir yazı yazabilir misiniz? Bir insanın saniyeler içerisinde böyle bir yazı yazması mümkün mü değil mi bilmiyorum ancak ChatGPT sorumu sorduktan birkaç saniye sonra benim için bu yazıyı üretebiliyor.
İnsan aklının ortaya koyduğu yapay zekâ uygulayım biliminin [teknoloji] yapabildiklerine inanabiliyor musunuz? İlkbahar akşamında yapılan bir yürüyüşün edebi bir dille tasvir edilmesi için rastgele on kişi seçilse ve hatta herhangi bir süre verilmese dahi seçilen on kişinin çoğu böyle bir tasvir kaleme alamayabilir. Ancak ChatGPT kendisine yüklenen milyonlarca[!] belge, makale, kitap, ağ sayfası ve daha fazlasını içeren geniş bir metin verisi ile yeni eserler, yeni metinler üretebiliyor.
ChatGPT, OpenAI tarafından geliştirilen ve karşılıklı konuşma konusunda uzmanlaşmış bir yapay zekâ sohbet robotudur. [!] “Yapay zekâ” kavramının yaratıcısı, “Makineler[!] düşünebilir mi?” sorusunu ortaya atarak makine zekâsını tartışmaya açan Alan Mathison Turing’dir. Alan Mathison Turing, İngiliz riyaziyeci [matematikçi] ve bilgisayar bilimcisidir. Hatta bilgisayar biliminin kurucusu sayılır.
Peki, siz ne düşünüyorsunuz? Makineler düşünebilir mi? Makineler bir insan gibi yeni eserler ortaya koyabilir mi? Belki de içimde tedirginlik hissi uyandıran, bir şeylerin doğru gitmediğini söyleyen şey ChatGPT’nin yeni metinler üretebilmesi değil de insanların ChatGPT’yi kötü niyetlerle kullanabilme ihtimalidir. Örneğin az önce okuduğumuz metnin ChatGPT’ye ait olduğunu söylemeseydim ve kendi yazımmış gibi davransaydım kim aksini iddia edebilirdi? Hadi bakalım, ahlakı olmayan bir zekânın bize nasıl iş ahlakı öğretmeye çalıştığını görelim. “ChatGPT, senin yazılarını kendi yazılarım gibi paylaşmak yanlış olur mu?”
ChatGPT: “Evet, yanlış olur. Benim gibi bir yapay zekâ tarafından üretilen metinler genellikle genel bilgi ve rehberlik amacıyla üretilir. Ancak, bu metinlerin telif hakkı sahibi OpenAI’dir ve kullanımı genellikle belirli sınırlamalara tabidir. Bu nedenle, benim ürettiğim metinleri kendi yazınız gibi paylaşmak veya ticari amaçlarla kullanmak telif hakkı ihlali kabul edilebilir. Özgün içerik üretmek ve paylaşmak her zaman en iyisidir. Kendi düşüncelerinizi, araştırmalarınızı ve deneyimlerinizi paylaşmak, hem ahlaki [etik] açıdan doğru bir davranıştır hem de kişisel gelişiminize katkı sağlar. Başkalarının çalışmalarına saygı göstermek ve telif haklarına uygun davranmak önemlidir.”
Peki, yapay zekâ uygulayım bilimi bu kadar nitelikli işler üretebilirken biz ne yapabiliriz? Birçok alanda yeni şeyler üretilebilmesi için insanların uzun mesai saatlerinde çaba harcamaları gerekmektedir. Gelişen yapay zekâ uygulayım bilimi sayesinde daha az insan gücüyle çok daha verimli sonuçlar alınabilmektedir. Örneğin eskiden bir mimar için yaptığı el çizimleri çok kıymetliydi. Günümüzde ise el çiziminden ziyade bir fare ve birkaç harf ile verilen komutlar aracılığıyla bilgisayar ekranlarında[!] çizimler yapıyoruz. Çizimler sanal ortamda yapılsa dahi mekâna uygun tasarımlar yapabilmek için kafa patlatıyoruz. Belki de artık kafa patlatmamıza gerek yoktur ya da bir mimara ihtiyaç yoktur. Yapay zekâya gerekli bilgileri verin ve bırakın. Size olabilecek yerleşim tasarımı [plan] seçeneklerini sunsun. Peki, o zaman insanlara ne olacak? Uşaklara, bahçıvanlara, tasarımcılara, hekimlere, öğretmenlere ne olacak? Yüzlerce insanla uğraşmak yerine çok daha verimli çalışan cihazlar, yapay zekâlar üretilebilirken biz insanlara ne olacak?
Yapay zekâ insanların yerini alabilir mi? Bir insan kendinden daha akıllı yeni bir şey, yeni bir tür yaratabilir mi? Bir insanın ChatGPT gibi her konuda bilgili olması mümkün mü? Sorduğum sorulara kendim cevap bulamadım ya da “Hayır, ne kadar uğraşırsan uğraş, okursan oku, araştırırsan araştır, hiçbir zaman ChatGPT kadar bilgili olamazsın.” demeyi adil bulmadım. Sanırım, bizim icat ettiğimiz bir şeyin bizden nitelikli olmasını kabullenemedim ve yine ChatGPT’ye sordum. “Bir insanın senin kadar bilgili olabilmesi mümkün mü?”
ChatGPT: “Şu anki uygulayım bilimsel [teknolojik] seviyede, bir insanın benzer bir bilgi düzeyine ulaşabilmesi oldukça zor ve zaman alıcı olabilir. Ben, OpenAI tarafından geliştirilen GPT-3.5 tabanlı bir yapay zekâ dil modeliyim ve geniş bir metin verisi kümesinde eğitildim. Milyonlarca kitap, makale, ağ sayfası ve daha fazlasındaki bilgileri içselleştirdim. Ancak, insanlar ve yapay zekâ arasındaki temel farklar devam ediyor. Ben, metin verileri üzerinden öğreniyorum ve cevaplarımı bu verilere dayandırıyorum, ancak duygulara, deneyimlere ve insan içgüdülerine sahip değilim. Ayrıca, benim bilgi seviyem, 2022 yılına kadar olan bilgilerle sınırlıdır ve güncellemelerden haberdar değilim. İnsanlar; karmaşık, duygusal, ahlaki ve yaratıcı kararlar alabilme yeteneğine sahiptir. Ayrıca, geniş bir deneyim yelpazesi ve öğrenme süreçleriyle öne çıkarlar. İnsanların sahip olduğu bu özel yetenekler, şu anki uygulayım bilimsel gelişmelerle henüz tam taklit edilememiştir. Bir insanın benzer bir bilgi düzeyine ulaşabilmesi, geniş bir bilgi birikimi, deneyim kazanımı ve sürekli öğrenme gerektirir. Ancak insan ve yapay zekâ arasındaki farkları anlamak ve birbirlerini tamamlayıcı şekillerde kullanmak, daha etkili sonuçlar elde etmeye yardımcı olabilir.”
Evet, insanı diğer canlılardan ayıran en belirgin özellik aklını, duygularını kullanarak düşünme yetisidir. Peki, bizi diğer canlılardan ayıran en önemli yetimizi yavaş yavaş kaybediyorsak… Hissettiğimiz duygularımızı kaybedersek bir insandan geriye ne kalır ki? Herkesin birbirine benzemeye başladığını ve daha duygusuz olduğumuzu zaman zaman sizde hissetmiyor musunuz? Ya yeni bir evrimleşme süreci içerisindeysek? Ya insan ırkı yok olursa ya da bizi insan yapan özelliklerimizi kaybediyorsak? Gelecek yüzyıllarda ne yaşayacağımızı kim bilebilir? Yine cevabını bilmediğim ve bulamadığım onlarca soruyla boğuşurken kendimi ChatGPT ile konuşurken buldum. “Yapay zekâ insanları öldürebilir mi?”
ChatGPT: “Yapay zekâ, kendi başına bir varlık olarak insanları öldürme yeteneğine sahip değildir. Ancak, insanlar tarafından denetlenen ve izlencelenen [programlanan] yapay zekâ dizgelerinin [sistem] yanlış kullanımı, hataları veya kötü amaçlı saldırıları sonucunda insanlar zarar görebilir. Özellikle silahlı uçangöz [drone] düzenekleri [sistem] veya özişlerlikli [otomasyon] askeri düzenekler gibi uygulamalarda, yapay zekâ uygulayım biliminin yanlış kullanımı ciddi ahlak ve güvenlik endişelerine yol açabilir. Bu nedenle, yapay zekâ uygulamalarının ahlak ölçütlerine uygun bir şekilde tasarlanması, geliştirilmesi ve kullanılması önemlidir. Yapay zekâ düzenekleri, insanların yaşamını korumak ve toplumun güvenliğini sağlamak amacıyla güvenli, şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde tasarlanmalıdır. Yapay zekâ uygulayım biliminin güvenli kullanımını ve ahlaki değerlere uygunluğunu sağlamak, bu tür olası tehlikeleri en aza indirmeye yardımcı olabilir.”
Sanki ChatGPT bile bana bu yeni dünya düzeninin insanlığa zarar vermediğini ya da vermeyeceğini söyleyemiyor gibi hissettim. Uygulayım bilimi her anlamda işimizi kolaylaştıran ve günlük hayatımızın vazgeçilemez bir parçası hâline gelmiştir. Ancak uygulayım biliminin getirdiği faydalar yanında birçok zararı olduğu da inkâr edilemez bir gerçektir. Her türlü savaşa karşı olan Albert Einstein öğecik [atom] bombası[!] ile binlerce insanın öldürüleceğini bilseydi yine de öğecikleri parçalar mıydı? Maalesef iyi niyetle geliştirilen uygulayım bilimi çalışmaları kötü ellerde çok tehlikeli olabiliyor. Belki de ChatGPT’ye yanlış bir soru sormuşumdur. Korkutucu olan ölmek ya da yok olmak değildir. Var olurken yozlaşmaktır, olmadığın birine dönüşmektir.
Dan Brown’un “Başlangıç” isimli kitabında, icat edilen bilgisayar ile “Nereden geldik?” sorusunun cevabı aranmaktadır. Ancak geçmiş geçmişte kalmıştır ve daha önemli bir şey vardır. Nereden geldiğimiz değil nereye gittiğimiz… Ardından “Nereye gidiyoruz?” sorusu bilgisayara sorulduğunda yapay ortamda beklenilmeyen bir şeyle karşılaşılır. İnsan ırkı yok olmayacak yeni bir türün yanında azınlık kalacaktır. İnsan ve robot karışımı yeni bir ırk ortaya çıkacaktır. Uzun zaman önce okuduğum bu kitap bugünlerde aklıma gelip duruyor.
Gelecekte bizleri neler bekliyor? İnsanoğlunun nereden geldiğini bilmiyorum ama bu dünyada böyle denetimsiz bir şekilde yaşadıkça iyiye gideceğimize de inanmıyorum. Sanki yaşadıklarımız birer tanıtım filmi[!] ve filmin devamı gelecek gibi hissediyorum. Ben çocuklarımıza daha güzel bir dünya bırakmak istiyorum. Buna mecburuz.