Bugünün çocukları ile geçmişin çocukları arasında yaşamsal farklılıklar bulunmaktadır. Dünden bugüne gelişen uygulayım bilimi, 21. yüzyılın çocuklarının geçmişteki geleneksel çocuk anlayışının bir hayli dışına çıkmasına sebep olmuştur. 21. yüzyıl öncesi çocukları okuldan artakalan zamanlarını sokaklarda geçirirlerken günümüz çocukları yeni basın hesaplarında gezerek ve çevrim içi oyunlar oynayarak geçiriyorlar. Son yıllarda telefon[!] gibi uygulayım bilimi araçlarını kullanan ebeveynlerin sayısının çoğalmasının da çocukların yeni basında geçirdikleri zamanın artmasına neden olduğu gözlemlenmektedir. Ayrıca televizyon, [!] telefon ve tablet[!] gibi uygulayım bilimi araçları ebeveynler tarafından kimi zaman çocukları oyalayabilecek bir bakıcı, kimi zaman ise çocuklara yemek yedirebilme yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada yeni basın kullanım oranlarındaki artış, pek çok bireyin ihtiyaçlarını karşılayacak kullanım miktarını aşarak denetlenemeyecek bir düzeye ulaşmış ve bağımlılık sorununu gündeme getirmiştir. Ayrıca yeni basının gerektiğinden fazla kullanılması çeşitli bedensel ve ruhsal hastalıklar ile istismar vakalarının ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Yeni basının çocuklar üzerindeki etkileri çocuğun şahsiyetine, basının türüne, kullanım şekline ve süresine göre değişkenlik göstermektedir. Çocuklar, yeni basın araçlarını bilinçli, doğru ve amacına uygun kullandıkları takdirde; yaratıcılıklarını arttırmayı, eleştirel düşünme ve sorun çözme becerilerini geliştirmeyi, bilgi düzeyini artırma ve toplumsal olaylara farklı açılardan bakmayı öğrenme gibi birçok olumlu özellik kazanırlar. Ayrıca yeni basın araçları üzerinden uzaktan eğitim verilebilmektedir. Çevrim içi eğitim öğrencilere sınıflara oranla daha rahat bir ortam sağladığı için özellikle kendini ifade etmekte güçlük çeken öğrencilerin derse katılımının artmasını sağlamaktadır. Yeni basın araçlarıyla öğrenme becerileri ise büyük ölçüde çocukların yaşlarına bağlıdır. Özellikle duyu-beceri gelişim döneminde iki yaşından küçük çocuklar iki boyutlu ekranlardan[!] verilen bilgileri sınırlı bir şekilde anlayabildikleri için uygulayım bilimi araçları ebeveynler tarafından etkileşimli bir şekilde kullanılmalı ve kazandırılacak bilgi çocukla karşılıklı olarak tekrar edilmelidir. Yeni basının yararlarının yanında pek çok olumsuz etkisi de bulunmaktadır. Yeni basın uygulamaları haddinden fazla kullanıldığında çocukların düşünce gücünü zayıflatmakta ve çocukları toplumsal yaşamdan ayırmaktadır. Ayrıca yeni basının gereğinden fazla kullanılması çabuk düşünmeyi, sanatsal faaliyetleri, hayal kurmayı ve toplumsallığı denetleyen sağ beyni de yetki dışı bırakmaktadır. Yeni basının faydaymış gibi görünen bir zararı da çocukların oturdukları yerden dünyayı görmelerini sağlamakla birlikte görme ve işitme duyularının dışındaki duyularının uyarımını eksik bırakmasıdır. Örneğin, çocuklar televizyondaki yerel bir yemeğin görüntüsünü ve ismini öğrenebilirlerken tadını deneyimleyemezler dolayısıyla kullanılamayan duyu nedeniyle eksik öğrenme gerçekleşir.
Diğer yandan yeni basının bilinçsiz kullanımı çocuk haklarının ihlal edilmesine, toplumsal değerlerin zedelenmesine, özel yaşama ve mahremiyete müdahale edilmesine yol açmaktadır. Yeni basının bazı bilgileri taraflı, abartılı yayımlaması, yalan haberlerin yaygınlaşması ve toplumun da zamanla bu durumu doğal görmeye başlaması bireylerde ahlaki değerlerin bozulmasına zemin hazırlamaktadır. Genel ağ [internet] kullanımı sırasında çocuklar, karşılarına çıkabilecek uygunsuz içeriklerden ötürü duygusal, cinsel ve fiziksel[!] saldırılara maruz kalabilmekte ve çevrim içi ortamlarda tanıştıkları kişiler tarafından madde kullanımı, kumar oynama gibi kötü alışkanlıklara ve çeşitli suçlara sürüklenebilmektedirler.
Çocuklar, yeni basın araçlarının etkisiyle ruhsal sorunlarla da karşı karşıya kalabilmektedirler. Yeni basın araçlarında fiziksel görünüşler üzerinden değerlendirmeler yapıldığı ve bu değerlendirmelerin olumsuz etkilerle çocukların benlik saygılarının azalmasına neden olduğu bilinmektedir. Örneğin yeni basın hesaplarında sarışın ya da zayıf olmak güzellendiğinde; bu düşünceyle karşılaşan çocuk görece sarışın ya da zayıf değilse akran zorbalığına maruz kalabilmekte ve bunalım yaşayabilmektedir. Paylaştıkları resimlerin az beğeni sayısı alması durumunda ise çocukların beğenilmeme endişesi yaşadıkları bilinmektedir. Ayrıca yeni basın hesaplarını bağımlılık düzeyinde kullanan bireylerde toplumsal gelişmeleri kaçırma korkusu ile kaygı bozukluğu görülmektedir.
Çocuklarda ise yeni basın araçlarının bağımlılık düzeyinde kullanımı pek çok davranış sorunu ortaya çıkarmaktadır. Cep telefonunu fazla kullanan çocuklarda öfke, hafıza bozulması, bilişsel becerilerde azalma ve saldırganlık görülmektedir. Bu ruhsal ve fiziksel belirtilerin akabinde okul başarısında azalma, öğrenme güçlüğü, bağımlılık, toplumsal ve cinsel davranış bozuklukları, toplumsal olaylarla baş etmede yetersizlik, olumlu toplumsal davranışlarda azalma, şiddete karşı duyarsızlaşma, gece korkuları, ruhsal sarsıntı sonrası kaygı bozukluğu ve kendine zarar gelebileceğini düşünme gibi pek çok sorun ortaya çıkmaktadır. Örneğin okulda başarı oranının düşmesi ile yeni basın kullanımı şu şekilde bağdaştırılabilmektedir: öğrenci yeni basında bilgiye birkaç dokunuş ile ulaşabilirken okulda kişisel becerilerini kullanmak zorunda kalmaktadır; fakat bilgiyi kolay yoldan elde etmeyi keşfetmiş çocuk için artık çalışma boş bir çaba ve vakit kaybı anlamına gelmektedir.
Yeni basın hesaplarının uyku öncesinde kullanılması ise çocukların bedensel sağlığını olumsuz etkilemektedir. Uyku öncesinde maruz kalınan mavi ışık melatonin[!] seviyesini etkilemekte ve uykuya geçişi zorlaştırmaktadır. Dinlendirici bir uyku çekemeyen çocuklar ise kabuslar görmekte ve davranış bozuklukları sergilemektedirler.
Yeni basının artan kullanımının yeni eğilimleri de hayatımıza taşıdığı gözlemlenmektedir. Bu eğilimlerden biri de bebeklerin ve çocukların resimlerinin ölçüsüzce paylaşılmasıdır. Oysa her türlü basın ortamında yapılan yayınlar ve paylaşımlar çocuk haklarını ihlal etme açısından büyük çekince taşımaktadır. Kişilik haklarının ve özel yaşamlarının ihlal edilmesine yol açan bilgileri başkası tarafından yeni basında paylaşılan çocuklar, medeni haklarını kullanma yaşına geldiklerinde, bilgilerini izinsiz paylaşan kim olursa olsun (anne-baba ya da öğretmen) o kişiler hakkında dava açabilme hakkına sahiptirler. Bununla birlikte bu işin doğrusu çocuklar yetişkin yaşlarına gelmeden dahi ailelerin hassas davranarak çocukları yerine doğru kararlar alıp çocuklarını teşhir etmemeleridir zira çocuklar erişkin yaşa gelene kadar sorumluları velilerdir ve çocuklarının haklarını gözetmek zorundalardır. Çocuğun kişisel alanına saldıran diğer bir tehlike ise sanal [siber] zorbalıktır. Sanal zorbalık, çevrim içi araçların kullanımıyla yeni basın, oyun gibi alanlarda görülen ve hedef kişilerin korkutulması, kızdırılması ve utandırılmasına yönelik tekrarlanan davranışlardır.
Dünyadaki birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de uygulayım bilimi zorbalığının belirgin bir şekilde yaşandığı “Mavi Balina” ve “Momo” gibi birtakım çevrim içi oyunlar çocuklar tarafından oynanmaktadır. Çocuklar bu oyunlara çeşitli yeni basın hesaplarından gönderilen bağlantılar aracılığıyla dahil edilmektedirler. Mavi Balina oyununda yönetici tarafından verilen tehlikeli görevleri başarıyla tamamlayan oyuncular oyundaki ellinci günün sonunda intihar girişimine zorlanmaktadırlar. 2017 yılında yayımlanan bir haberde Hindistan’da oyunun son görevini tamamlamak için göle atlayarak intihar etmek üzereyken kurtarılan 17 yaşındaki bir çocuğun kendini kurtaran güvenlik memuruna, “Eğer görevi tamamlamazsam annem ölecekti.” şeklinde ifade verdiği belirtilmiştir. Birçok ülkede çocukların yaşamlarında büyük bir tehlike arzeden bu oyunların engellenmesine yönelik tedbirler alınmaya çalışılmıştır. Örneğin; televizyonun en çok izlendiği saatlerde farkındalık yaratmak amacıyla oynatılar yayımlanmış, telefon yardım hatları oluşturulmuş, okullarda öğrencilere, öğretmenlere ve anne-babalara bu oyunun oynandığını gösteren belirtilerin neler olduğuna dair eğitimler verilmiş ve danışmanlık yapılmıştır.
Günümüzde çocukların genel ağ ve uygulayım bilimi araçları kullanım yaşları düşerken bu araçları kullanım oranları artmaktadır. Yeni basın araçlarındaki tehlikeyi göremeyen çocuklar, kendi üzerlerindeki tehlikeyi ancak çevresindeki büyüklerinin uyarılarıyla fark edecektir.
Çocukların eleştirel düşünce kazanmaları, sorgulayıcı ve yaratıcı özellikler edinmeleri, kendilerini koruyabilecek seviyede bilinçlendirilmeleri hepimizin sorumluluğundadır. Bu nedenle çocukları korumaya yönelik bazı girişimlerde bulunulmuştur. Örneğin yasal ve toplumsal dayanak çerçevesinde, Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) 1989 yılında ülkemiz tarafından da kabul edilmiştir. Sözleşmede çocuğun gelişimi ile ilgili yer alan maddeler ile her çocuğun, özellikle toplumsal, ruhsal ve ahlaki esenliği ile bedensel ve zihinsel sağlığını geliştirmeye yönelik çeşitli ulusal ve uluslararası kaynaklardan bilgi ve belge edinilmesi sağlanılmıştır.
Diğer taraftan, yeni basın kullanımı çocukların ihtiyaçları ile toplumsallaşma kaygıları arasında bir bağ kurmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz tehlikelerle mücadelede yetkili olsun veya olmasın her yetişkinin görevleri bulunmaktadır. Çocukların nerede ne zaman ve ne kadar genel ağ kullanabileceğine dair kuralları belirlemek; genel ağda yürütülen faaliyetleri, çocuklar belirli bir yaş ve olgunluğa erişinceye kadar denetlemek ve bu etkinlikleri çocukla beraber yürütmek; genel ağ güvenlik araçlarını kullanmak gibi önlemler yetişkinlere düşen sorumluklardandır. Ailelerin, eğitimcilerin ve gençlerin karşılıklı iş birliği yoluyla bu tür önlemlerin uygulanması çok daha yapıcı ve üretken bir eğitim ve iletişim ortamı yaratacaktır.
Doğrudan kısıtlayıcı bir yaklaşımın aksine erken yaşta genel ağ ile iç içe durmanın, bireyin gelişimini şekillendiren önemli bir yapı taşı haline geldiğini, bilişsel ve ruhbilimsel bağlamda yeni fırsatlara kapı açtığını öne süren görüşler de mevcuttur. Bu yaklaşıma göre uygulayım biliminin çocuğun yaşamına erken yaşta girmesi gerektiği söylenebilir. Özellikle uygulayım biliminin eğitim açısından verimli bir şekilde kullanılabileceği ve kendi kendine öğrenmeye katkıda bulunan uygulamalar yoluyla bilgisayarlardan ve genel ağdan yüksek verimlilik elde edilebileceği de düşünülebilir. Başka bir açıdan bakıldığında ise, anne-babalar çocuklara televizyon izlencelerini, tanıtım ve iletilerdeki bilgileri nasıl değerlendireceklerini öğretebilir. Çocuklara eleştirel bir basın okuryazarlığı eğitimi vermek çocukların genel ağdan aldıkları bilgiye şüpheyle yaklaşmasını sağlayabilir ve böylelikle çocuklar daha bilinçli hareket edebilirler. Ayrıca çocuklara kazandırılan bilincin ebeveynlerden geçtiğini düşünürsek bilinçli anne-babalar çocuklarının mahremiyetine, kişiliklerinin ve kimliklerinin korunmasına daha fazla dikkat edecektir. Çocukların basında gizlilik hakkını daha etkin bir şekilde korumak için yasal, idari ve adli önlemler de alınmalıdır. Böylelikle çocuklarının haklarına dikkat etmeyen anne-babalar yerine devlet de çocukları koruyacak ve olası kötü durumlar daha az rastlanır hale gelecektir.
(Derginin On Dördüncü Sayısını Okumak İçin Tıklayınız)